Konuyla ilgili âyetler ve tefsirlerde geçen bir kısım izahlar şu şekildedir:
"And olsun ki onlara (niçin alay ettiklerini) sorsan, elbette: “Biz ancak (lâfa) dalıp şakalaşıyorduk” derler.
De ki: “Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberiyle mi alay ediyordunuz?”
"(Boşuna) özür dilemeyin; îmân etmenizden sonra gerçekten kâfir(liğinizi açığa vurmuş) oldunuz! İçinizden bir kısmını (samîmî tevbelerine binâen) affetsek bile, bir kısmına da gerçekten onlar günahkâr kimseler olduklarından dolayı azâb edeceğiz!"1
Katâde (ra)’dan rivâyet edilmiştir: “Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) Tebük Seferi için yola çıktığında, münâfıklardan mel‘un bir tâife, hem önünde yürüyor, hem de: ‘Şu adam Rum saraylarını ve sağlam kalelerini fethedeceğini zannediyor. Heyhât! O nerede, Şam’ın sarayları nerede?’ diyerek birbirlerine alaylı bir şekilde lakırdı ediyorlardı. Allah, bunların ettikleri o dedikodulardan peygamberini haberdâr eyledi ve münâfıklar huzûra çağırılıp kendilerine, neden böyle çirkin bir harekette bulundukları sorulduğunda: ‘Biz sâdece yolculuk meşakkatini hissetmeyelim diye birbirimizle şakalaşıp eğleniyorduk ve başka hiçbir maksadımız yoktu’ deyip Allah’a yemîn etmişlerdi.”2
Aynı tâifeden birisi olan Muhaşşî bin Humeyr el-Eşcaî ise, bu âyeti işittiğinde tevbe ederek şöyle dedi: “Allah’ım! Şübhesiz ben, benim de dâhil bulunduğum bir âyet işitmekteyim ki ondan tüyler ürperir ve kalpler titrer! Allah’ım! Benim vefâtımı senin yolunda şehîd edilme kıl ve hiçbir kimse: ‘Ben gaslettim, ben tekfîn ettim (kefenledim), ben defnettim’ demesin!” O zâtın, pişman olarak yaptığı bu samîmî duâsı kabûl edilmekle, Yemâme gününde şehîd oldu. Mü’minlerden bazıları onu aradılar ise de bulamadılar."3
Şimdi bu konuya açıklık getirmek için Kur'ân ve İslam hukuku (fıkıh) bağlamında bazı temel bilgileri gözden geçirelim:
İslam ile Alay Etmede Cehalet Mazereti:
Tevbe Suresi 9/65-66 ayetleri, Tebük Seferi sırasında Müslümanlarla ve Kur'ân'la alay eden bir grup münafık hakkında indirilmiştir. Bu âyetlerde, alay edenlerin "biz sadece şaka yapıyorduk" şeklindeki mazeretleri reddedilmiştir. Bu durum, İslam'ın temel prensipleri, âyetleri, peygamberleri veya hükümlerini alaya almanın şaka veya cehaletle açıklanamayacak kadar ciddi bir mesele olduğunu gösterir.
Bu ayetler ışığında, İslam âlimleri genel olarak şu yorumu yaparlar:
İslam'ın Kutsallarıyla Bilerek Alay Etmek: Bir kimse, bir şeyin İslam'a ait kutsal bir değer olduğunu bilerek alay ediyorsa ve bunun küfür olmadığını düşünüyorsa, bu durumda cehalet mazereti kabul edilmez. Çünkü bu, İslam'ın kutsallarını kasıtlı olarak aşağılama eylemidir.
Kutsal Bir Değer Olduğunu Bilmeden Alay Etmek: Bir kimse, bir şeyin İslam'a ait bir sünnet veya kutsal bir değer olduğunu bilmeden alay ediyorsa bu durum daha farklı ele alınır. Mesela, bir kişi bir sünnetin sünnet olduğunu bilmeden, bu sünnetle ilgili bir hareket veya sözle alay ediyorsa, bu durum doğrudan küfür olarak nitelendirilmez. Burada önemli olan kişinin niyetidir. Niyet, bizzat İslam'ın kendisini küçümsemek, hor görmek ve alay etmek midir, yoksa sadece bir olay veya kişi hakkında mı konuşmaktır? Eğer niyet İslam'ın kutsallarını hedef almak değilse, bu küfür olmaz. Ancak yine de uygunsuz bir davranış olduğu için, bu tür konuşmalardan sakınmak gerekir.
Âkil-Bâliğ Bir Kimsenin Sözleri:
Bir kimse, “selamün hello” gibi sözlerle veya bir peygamberle alay ederse ve bu sözleri özellikle İslam'ın kendisiyle alay etme niyetiyle söylerse, bu küfür kabul edilir. Çünkü İslam’da peygamberlere iman etmek ve onlara saygı duymak imanın temelidir. Âkil-bâliğ olan bir kişi, İslam'ın kutsal değerlerini bilerek ve isteyerek aşağıladığı için, bu sözleri söylediği anda dinden çıkmış (irtidad etmiş) sayılır.
Ancak, bir kimsenin sözlerini duyup da sonradan namaz kıldığını veya şehadet getirdiğini görürseniz, bu kişinin tövbe ettiği ve İslam'a geri döndüğü varsayılır. Bu durumda ona normal bir Müslüman muamelesi yapılır. Zira İslam’da tövbe kapısı her zaman açıktır ve kişinin kalbini, iç durumunu ancak Allah bilebilir. Bizler dış görünüşe göre hükmederiz. Bir kişi namaz kılıp şehadet getiriyorsa, bu onun imanını gösterir. Dolayısıyla, geçmişte söylediği kötü sözler için tövbe ettiği düşünülür. Bu noktada hüsn-ü zanna memuruz.
İslam ile Diğer Konuları Ayırt Etmek:
Bir kişinin doğrudan İslam Dini ile mi yoksa başka bir konuyla mı alay ettiğini tespit etmek, o kişinin sözlerinin arka planına ve niyetine bağlıdır.
İmama Yönelik Alay: Bir kişi, bir imamın sesini veya okuyuş tarzını beğenmeyip bunu diline "oyuncak" etse ve buradaki alay bizzat okunan âyete veya Kur'ân'a değil de sadece o kişinin okuyuş tarzına yönelikse, bu küfür olmaz. Bu, kişisel bir eleştiridir ve Kur'ân'ın kutsallığını hedef almamaktadır.
İslam'a Yönelik Alay: Ancak aynı kişi, "bu nasıl bir ayettir, sanki oyuncak gibi" gibi bir ifade kullanarak doğrudan âyetin kendisini veya İslam'ın kutsal bir değerini küçümsüyorsa, bu durumda küfür olur.
Kısacası, bu tür durumlarda belirleyici olan, alayın Kur'ân, peygamber, sünnet veya diğer kutsal değerlere mi yoksa bir kişiye, kişinin sesine, tarzına veya davranışına mı yönelik olduğudur. Esasen ameller niyetlere göredir. Niyet, bu hassas ayrımı yapmak için kritik öneme sahiptir.
Tevbe, 9/65-66.
İbn-i Kesîr, c. 2, 153.
Celâleyn Şerhi, c. 3, 277.