Soru

"Şu yaranın merhemi şudur ki, tedâî-i efkâr, gāliben ihtiyârsızdır. Onda mes’ûliyet yoktur. Hem tedâîde mücâveret var. Temas ve ihtilât yoktur. Onun için efkârın keyfiyetleri birbirine sirâyet etmez. Birbirine zarar vermez. Nasıl ki şeytan ile melek-i ilhâmînin kalb taraflarında mücâveretleri var. Ve füccâr ve ebrârın karâbetleri ve bir meskende durmaları, zarar vermez. Öyle de, tedâî-i efkâr sâikasıyla istemediğin pis hayâlât gelip nezîh efkârın içine girse, zarar vermez. Meğer kasden olsa veya zarar zannıyla onunla ziyâde meşgul olsa. Hem bazen kalb yoruluyor. Fikir kendini eğlendirmek için rastgele bir şeyle meşgul olur. Şeytan fırsat bulur. Pis şeyleri önüne serpiyor, sürüyor."

21. Söz Vesvese Risalesi'nin 3. Vecih'inde geçen şu cümleleri izah eder misiniz? Özellikle "Meğer kasden olsa veya zarar zannıyla onunla ziyâde meşgul olsa." cümlesini nasıl anlamalıyız?

Tarih: 4.03.2025 08:13:34

Cevap

Şu yaranın merhemi şudur ki, tedâî-i efkâr, gāliben ihtiyârsızdır. Onda mes’ûliyet yoktur. Hem tedâîde mücâveret var. Temas ve ihtilât yoktur. Onun için efkârın keyfiyetleri birbirine sirâyet etmez. Birbirine zarar vermez.

Bu yaranın ilacı şudur ki bir düşünce aklımıza geldiğinde, onunla bağlantılı başka düşünceler de peşinden gelebilir. Bir düşüncenin başka bir düşünceyi hatırlatması ekseriyetle bizim kontrolümüz ve irademiz haricinde olur. Bu yüzden şu tür düşüncelerden dolayı insan sorumlu tutulmaz, mesul değildir. Hem düşüncelerin birbirine çağrışım yapması sırasında, birbirine yakınlık (yan yana bulunma) vardır. Ancak temas ve karışma yoktur. Yani düşünceler birbirine yakın görünebilir ama biri diğerini bozmaz ya da değiştirmez.

Nasıl ki şeytan ile melek-i ilhâmînin kalb taraflarında mücâveretleri var. Ve füccâr ve ebrârın karâbetleri ve bir meskende durmaları, zarar vermez. Öyle de, tedâî-i efkâr sâikasıyla istemediğin pis hayâlât gelip nezîh efkârın içine girse, zarar vermez.

Bediüzzaman Hazretleri yukarıdaki anlattıklarına şöyle iki misal vermektedir; Mesela insanın kalbinde hem şeytan vesvese verir hem de melek ilham eder. Böylece şeytanın vesvesesi ve meleğin ilhamı insanın kalbinde yan yana bulunur. Aynı şekilde, günahkâr insanlar ve sâlih, iyi kimseler akraba olabilir veya aynı yerde yaşayabilirler. Peygamberimiz (s.a.v) müşriklerle bir arada yaşıyordu, müşriklerin en önünde gelen kimse onun akrabası, öz amcasıydı. Bu durumdan dolayı kimse sorumlu olmadı. Aynen böyle de düşüncelerin birbirine çağrışım yapması sebebiyle istemediğimiz kötü hayaller ve düşünceler temiz düşüncelerin arasına girse bile bu bize zarar vermez, bizi sorumlu tutmaz.

Meğer kasden olsa veya zarar zannıyla onunla ziyâde meşgul olsa. Hem bazen kalb yoruluyor. Fikir kendini eğlendirmek için rastgele bir şeyle meşgul olur. Şeytan fırsat bulur. Pis şeyleri önüne serpiyor, sürüyor.[1]

Bediüzzaman Hazretleri buraya kadar bahsettiği yerlerde insanın aklına gelen bu düşüncelerin iradesiz, kasıtsız ve bilmeyerek gerçekleşmesi durumunda zarar vermeyeceğini anlattı. Ancak artık insan bu kötü düşünceleri bilerek, kasten aklına getirirse zarar görecektir. Yine insan iradesiz aklına geldikten sonra zararı olmadığı halde zarar zannederek onunla çok fazla meşgul olursa zarar görür. Bediüzzaman Hazretlerine göre bu iki durum söz konusu olmadığı taktirde aralarında sadece bir yakınlık olup bir zararı dokunmayacaktır, mesuliyeti söz konusu değildir. Ancak bu iki durumda artık mesuliyet başlar, zarar eder.

Bazen de insan sürekli düşünmekten, zihinsel meşguliyetlerden yorulabilir. Kalbi teyakkuz halini kaybeder. Kalp yorulduğunda ise insan önemsiz, gereksiz veya anlamsız şeylerle meşgul olabilir. Bu sırada kalp alarm ve güvenlik sistemlerini gevşettiği için şeytan fırsat bulur, bu yorgunluktan istifade eder. İnsan yorgun düştüğünde vesveseleri, kötü hayalleri veya pis düşünceleri önüne getirir.


[1] Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.99-100


Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar