RİSALE-İ NUR

01.11.2025

5

İktisat Risalesi 3. Nükte

İktisad Risalesi'nde geçen Üçüncü nükteyi, Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin tavuk meselesi üzerinden nasıl anlatabiliriz?

* *

*** ***

02.11.2025 tarihinde sordu.

Cevap

Gavs-ı A'zam Abdülkadir-i Geylanî Hazretleri'nin Tavuk Meselesi Üzerinden 19. Lem'a Üçüncü Nükte'nin Anlatılışı:

Bu parçada, Abdülkadir Geylanî (k.s.) Hazretleri'nin kerâmeti, yeme-içme (kuvve-i zâika) meselesinde iki farklı yaklaşımı karşılaştırarak anlatır:

1. Gaflet Ehlinin Yaklaşımı: Kapıcı Örneği

Bediüzzaman Hazretlerinin dikkat çektiği bir konu gaflet ehli ve manen terakki etmemiş insanlar için kuvve-i zâika (tat alma duyusu) sadece bir kapıcıdır.

Hazreti Gavs'ın riyâzet (nefsi terbiye) ile zayıflamış, kuru ve siyah ekmek yiyen müridi, nefsinin arzu ve isteklerini belli bir derecede kırmış, ancak henüz manevî makamda Gavs Hazretleri'nin beklediği seviyeye ulaşmamıştır. Onun lezzet arayışı (validesinin şikâyet ettiği durum), nefsinin konforuna ve tat alma arzusuna hizmet etme potansiyeli taşır.

Kapıcının görevi basittir; lüzumundan fazlası israftır. Bu tarz insanlar için lezzet, sadece nefsi tatmin eder, mideyi besler ve israfa yol açar. Bu yüzden, o kimselerin  "nimetlerin lezzeti hatırı için" israf etmesi ve pahalı yiyecekleri tercih etmesi uygun görülmez.

2. Ehl-i Şükür ve Ehl-i Hakikatin Yaklaşımı: Müfettiş Örneği

Üstadın burada dikkat ettiği diğer bir husus hakikî ehl-i şükür, ehl-i hakikat ve ehl-i kalp için kuvve-i zâikanın makamının farklı olduğudur. İşte Hazreti Gavs'ın kızarmış tavuk yemesi, nefsanî bir lezzet takibi değil, aslında manevî bir fiildir. Çünkü onun kuvve-i zâikası:

a) Rahmet Mutfağının Müfettişi: Sadece gözüyle değil, manevi sezgisiyle de o yemeği Allah'ın bir nimeti ve rahmetinin bir tecellisi olarak görür.

b) Manen Tartmak: Dildeki her bir tat alıcı hücre (mîzancık), o nimeti tartarak, Allah'ın o ni'met üzerindeki sanatını bilir, tanır ve lütfunu, ihsanını anlar.

c) Vazife-i Şükrâniye: Lezzeti, sırf "manevi bir şükür" suretinde kalbe, ruha ve cesede haber vermek için ister. Yani amaç lezzet değil, lezzeti vesile ederek Allah'a şükür vazifesini yerine getirmektir.

قُمْ بِاِذْنِ اللّٰهِ (Allah'ın izniyle kalk!) kerâmeti, Gavs'ın nefsinin o lezzete esir olmadığını, aksine ruhunun, kalbinin ve aklının midesine tam anlamıyla hâkim olduğunu gösterir. Maddî lezzetin geçici hükmü, manevî hüküm karşısında hükümsüz kalır. Tavuğun dirilmesi, yemeğin maddi yüzünün ötesine geçildiğinin, yani yemeğin Gavs için sadece bir şükür vesilesi olduğunun ispatıdır.

Hazreti Gavs'ın söylediği: "Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin," sözünün manası, metnin ana mesajıdır. Leziz şeyleri tercih etme izni (tavuk yeme serbestiyeti gibi), kişinin manevî makamına bağlıdır. Bu makam ruh, cesede; Kalp, nefse; Akıl, mideye hâkim olduğu ve lezzeti sırf "ŞÜKÜR" vazifesini yerine getirmek için istediği an başlar.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız