Resul-ü Ekrem (asm) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Allah’ım faydasız ilimden sana sığınıyorum.”[1]
İnsanın imanına ahiretine fayda sağlamayan bilgiler odun hükmündedirler. Dolayısıyla amelsiz ilim maksut (istenilen bir şey) değildir. Hatta hadis-i şeriflerde layık olmayana ilim öğretmek domuza mücevher takmaya teşbih edilmiştir (benzetilmiştir).[2]
İlim öğrenmeye teşvik eden hadisleri kuru bir bilgi edinmeye davet olarak değil güzel ahlak ile süslenmiş bir amel-i salihe (hayırlı, makbul bir işe) davet olarak telakki (kabul) etmek gerekir.
Burada şuna dikkat etmek lazım. Şeytan ve nefis şu noktadan yanaşabilir. “Zaten tatbik edemeyeceğim o zaman hiç öğrenmeyeyim” “Tatbik etmeyeceksem öğrenmemin ne anlamı var” Evet, şeytan bazen sağdan yaklaşır. Takva cihetinden bizi vurmaya çalışır. Bu da şeytanın ayrı bir hilesi ve vesvesesidir. Biz samimiyetle elimizden geldiği kadar ilmi tahsil etmeliyiz. Tahsil ettiğimiz ilmi bütün kuvvetimizle tatbik etmeye çalışmalıyız. Eksiklerimiz ve kusurlarımız illa olacaktır. Bunlardan da Cenab-ı Hakk'a sığınmalı, ikmali için ondan yardım dilemeliyiz. İlmi terk etmek daha takvalı olmak demek değildir bunu fark etmeliyiz.
“Kulları içinde Allah'tan ancak âlimler korkar.[3]
İslam medeniyeti "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" hakikatiyle ve “ilim Çin’de de olsa alınız” düsturuyla yükselmiştir. İlimsiz her şey eksiktir. Hatta diyebiliriz ki ilimsiz hiçbir şey olmaz. Bir defa böyle bir ihtimali düşünemeyiz. Hem bildiklerimizle amel etmeye hem yeni bilgiler öğrenmeye devam etmeliyiz. Hayatımız boyunca bir şekilde ama bir şeklide öğrenmeye devam etmeliyiz. Gücümüz takatimiz yettiğince de ilmimizle amel etmeye gayret etmeliyiz.
Allah'ın zekâyı ihsan etmesi ilim öğrenmeyi manen emreder. İlmi ihsan etmesi ise o ilimle amel etmeyi manen emreder. Zeka ilmi, ilim ise ameli iktiza eder. (gerektirir)
[1] Tirmîzî, Daavât, 68
[2] İbn Mâce, Sünnet, 17.
[3] Fâtır, 28

