İhlas Risalesi'nin iki temel konusu vardır:
Birincisi; kulun Rabbi'ne karşı olan ihlasıdır. Bu da kulun sadece Allah'ın rızasına gözeterek, samimi bir şekilde, başka bir menfaat gözetmeden amel işlemesi demektir. Bu hâl her Müslümanın üzerinde olması gereken bir durumdur. Allah'ın rızası olmadan yapılan amelin Allah katında pek bir değeri de yoktur. Nitekim bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:
Bütün insanlar ölüdür, âlimler bundan müstesnâdır. Bütün âlimler uykudadır, ilmiyle âmil olanlar bunun dışındadır. İlmiyle amel edenlerin de aldanma ihtimâli vardır, ancak ihlâslılar bundan müstesnâdır. İhlâslılar da büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.1
Yani her şeyin özünde ihlâs olması lazım. Ve o ihlası son nefese kadar muhafaza etmek lazım, çünkü şeytan sürekli insanla uğraşmaktadır. İşte Bediüzzaman Hazretleri İhlâs risalesinde öncelikle bunu hedeflemektedir.
İkincisi; Kur'an hizmetkârları arasında rızayı ilâhîyi kazanmayı hedef alan bir samimi kardeşliğin kurulmasıdır. Bediüzzaman Hazretleri, hakikî ihlâsın, cemaat içindeki samimiyet, uhuvvet ve tesanütle tamamlanacağını anlatır. Çünkü iman hizmeti şahsî bir ibadet değil, şahs-ı manevînin omuzladığı bir vazifedir. Eğer kardeşler arasında rekabet, kırgınlık veya üstünlük hissi varsa, o hizmette ihlâs zedelenir. Bu sebeple Bediüzzaman Hazretleri biri ihlas düsturu olarak şöyle demektedir:
Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve fazîletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihâr etmektir.2
Yani bir kardeşimizde gördüğümüz güzel bir özellik ile sanki benimmiş gibi sevinmek güzel bir kardeşlik düsturudur. Bu bağlamda Bediüzzaman Hazretleri hizmetteki en büyük tehlikenin benlik, hodfuruşluk ve riya olduğu vurgulanır. Bu manevi hastalıklara karşı "dört ihlâs düsturunu” reçete olarak verir; bu düsturlar birer kalp ilacıdır.
Yani İhlâs Risalesi, yalnız bir ahlak dersi veya bir Müslümanın nasıl ihlaslı olmasından ziyade, hizmet-i imaniyenin ruhunu koruyan bir nizamnamedir.
Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, Beyrut 1990, V, 345.
Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 237.

