Hz. Yusuf (as)'ın filminde bazı sahneler dikkatimi çekti. Mesela Hz. Yusuf kuyuda iken Hz. Hızır gelip onunla konuşuyor. Ayrıca Hz. Yakub'un Hz. Azrail ile konuşması sahnesi var. Bu sahneler ne kadar sahihtir? Gerçekten filimde anlatıldığı şekilde mi olmuştur? Bu konularda sahih rivayetler nelerdir?
Hz. Yakub ile Azrail’in (a.s.) karşılaşması kaynaklarımızda geçmektedir. Buna göre hadise şöyle rivayet edilmiştir;
“Rivayet edilmiştir ki Yakup (a.s.), Azrail (a.s.)'i rüyasında görür ve ona "Yusuf'un canını aldın mı?" diye sorar. Bunun üzerine Azrail "Vallahi, almadım. O hayattadır, onu iste." der.”[1]
"Yakub (a.s.) Azrail'i rüyasında görür, Yusuf'un ruhunu kabzedip etmediğini sorar. Azrail kabzetmediğini söyler. Bundan sonra Yakub (a.s.), Yusuf'un ölmediğine kanaat getirir. Sonra Yakub (a.s), oğullarına Yusuf’u ve kardeşini aramasını emreder.[2]
Hz. Yusuf’un ise kuyuda Hz. Hızır (a.s) ile görüştüğü ile ilgili bir bilgiye rastlayamadık. Ancak Hz. Yusuf’un kuyuda Hz. Cebrail ile görüştüğü kaynaklarımızda sıklıkla geçmektedir. Buna göre;
“Yusuf “Gömleğimi verin, onu kuyuda giyinirim” der. Kardeşleri “On bir yıldız, güneş, ay gelip şimdi seni kurtarsın” diyerek alay ederler ve kuyunun yarısına kadar indirince ipi keserler. Tam o sırada Allah Teâlâ, Cebrail'i gönderir, Cebrail gelir, Yusuf'u tutar kuyunun içinde bulunan tir taşın üzerine oturtur. Sonra yiyecek getirir, yedirir, bir müddet Yusuf (a.s.) ile meşgul olur. Yüce Allah, ona şöyle vahyetmiştir: “Biz Yusuf’a vahyedip dedik ki: Ey Yûsuf, sabret, biz seni kuyudan çıkartıp Mısır'a sultan edeceğiz ve kardeşlerin sana muhtaç olacaklardır. Onların sana yaptıklarını kendilerine bir bir haber vereceksin.” Yusuf (a.s.), bu müjdeyi alınca rahatlar, işini Allah'a havale eder, başına gelenlere sabreder.”[3]
“Onu kuyuya sarkıttılar, kuyunun ortasına ulaştığı sırada düşüp de ölsün diye onu bırakıverdiler. Kuyuda su olduğundan dolayı suyun üzerine düştü, daha sonra bir kaya parçasına ulaşıp üzerine dikildi. Denildiğine göre düşeceği kaya parçası üzerinde parçalanması kastıyla ipi koparan kişi Şemûn'dur. Hz. Cebrail ise o sırada arşın altında bulunuyordu. Yüce Allah ona: Kuluma yetiş! diye vahyetti. Hz. Cebrail dedi ki: "Ben de çabucak yerimden ayrılıp indim ve atıldıktan sonra ve düşmeden önce onu yakalayıp ve sağ salim olarak kaya parçasının üzerine onu oturttum."
Sözü geçen kuyu, haşeratın barındığı bir yerdi. Hz. Yusuf kaya parçasının üzerinde dikilerek, ağlamaya koyuldu. Ona seslendiklerinde, kendisine acıdıklarını sandı, onlara cevap verdi. Bu sefer üzerine taş atmak istedilerse de Yehudâ onlara engel oldu. Yehudâ, Yusuf’a yiyecek getirirdi. Hz. Yusuf çıplak olarak kuyunun dibine düşünce, Hz. Cebrail yanına geldi. Hz. İbrahim de ateşe çıplak olarak atıldığı sırada, Hz. Cebrail kendisine cennet ipeğinden bir gömlek getirmiş ve o gömleği ona giydirmiş idi. Bu gömlek Hz. İbrahim'in yanında bulunuyordu. Daha sonra Hz. İshak bu gömleği miras almıştı, ondan sonra da Hz. Yakub. Hz. Yusuf büyüyüp, serpilince Hz. Yakub da bu gömleği sararak onun boynuna asmıştı. Bu gömlek Hz. Yusuf’tan ayrılmıyordu. Kuyuya çıplak olarak atılınca, Hz. Cebrail bu gömleği çıkartıp Hz. Yusuf'a giydirdi.[4]
“Cebrail (a.s) Yusuf kuyuda iken yanına İndi ve ona şöyle dedi: Sana söylediğin taktirde Allah'ın senin bu kuyudan çıkışını çabuklaştıracağı bazı kelimeler öğreteyim mi? Hz. Yusuf: Öğret deyince, Hz. Cebrail ona şöyle dedi: Deki: Ey her bir masnu'un sani'i, her kalbi kırığın kalbinin onarıcısı, her bir gizli duanın tanığı, her bir topluluğun yanında hazır bulunan, her bir sıkıntıyı açıp gideren, her bir yabancının sahibi olan, her bir yalnızın tesellicisi olan! Bana kurtuluş ve umut gönder, Sen'den başka hiçbir kimseden, hiçbir şey ummayacak hale gelecek şekilde umudunu kalbime sal! Hz. Yusuf o gece bu duayı defalarca tekrarladı ve Allah da o gecenin sabahında onu kuyudan çıkarttırdı.”[5]
[1] Vehbe Zuhaylî, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları, c.7, s. 39-43.
[2] Ebu Leys es-Semerkandî, Bahr’ul Ulûm, ts., bs, c.7, s.207
[3] Ebu Leys es-Semerkandî, Bahr’ul Ulûm, ts., bs, c.7, s.207
[4] Kurtubî, el-Cami’u li-Ahkâmi’l-Kur’an, Buruc Yayınları, c. 9, s. 217-218.
[5] Kurtubî, el-Cami’u li-Ahkâmi’l-Kur’an, Buruc Yayınları, c. 9, s. 221.