Bedîüzzamân Hazretleri bu konuda şöyle demektedir:
Hikmetleri çoktur. Birisi şudur ki: Nübüvvet gayet ağır ve büyük bir mükellefiyettir. Melekât-ı akliye ve isti‘dâdât-ı kalbiyenin inkişâfı ve tekemmülü ile o ağır mükellefiyet tahammül edilir. O tekemmülün zamanı ise, kırk yaşıdır.1
Nübüvvet (peygamberlik) görevi, insanlık tarihinin en ağır ve sorumluluk yüklü vazifesidir. Çünkü bir peygamber, insanlara Allah’ın emirlerini tebliğ eder, onları irşad eder, bazen kavimlerin düşmanlığına göğüs gerer. Bu görev hem aklen hem kalben son derece güçlü ve dirayetli olmayı gerektirir.
İşte insan, ancak akıl yönünden olgunlaştığında, kalp ve ruh itibariyle de geliştiğinde bu kadar ağır bir görevi taşıyabilir. Bu olgunluk, insanda belli bir yaşa gelince meydana gelir. İnsanın akıl, ruh, kalp ve tecrübeler bakımından tam olgunluk çağı "kırk yaşıdır."
Üstad Bediüzzaman bir başka hikmeti ise şöyle aktarmaktadır:
Hem hevesât-ı nefsâniyenin heyecanlı zamanı ve harâret-i garîziyenin galeyânlı hengâmı ve ihtirâsât-ı dünyeviyenin feverânlı vakti olan gençlik ve şebâbiyet ise, sırf İlâhî ve uhrevî ve kudsî olan vezâif-i nübüvvete muvâfık düşmüyor. Kırktan evvel ne kadar ciddî ve hâlis bir adam olsa da, şöhretperestlerin hatırlarına, belki dünyanın şân ve şerefi için çalışır vehmi gelir. Onların ithâmından çabuk kurtulamaz. Fakat kırktan sonra, madem kabir tarafına nüzûl başlıyor. Ve dünyadan ziyâde, âhiret ona görünüyor. Harekât ve a‘mâl-i uhreviyesinde çabuk o ithâmdan kurtuluyor ve muvaffak olur. İnsanlar da sû’-i zandan kurtulur, halâs olur.2
Gençlik dönemi, insanın nefsânî arzularının güçlü, dünyevî isteklerinin hararetli olduğu bir zamandır. Böyle bir dönemde biri peygamber olsa, insanlar onun görevini Allah için değil, şöhret, makam veya çıkar için yaptığını sanabilirler. Bu da onu yanlış anlaşılmalara maruz bırakır.
Fakat kırk yaşından sonra insanın dünya arzuları azalır, ölüm ve âhiret bilinci artar. Artık şöhret veya menfaat peşinde olduğu düşünülmez. Bu sayede peygamberlik görevi hem daha samimi olur hem de insanlar tarafından daha kolay kabul görür. Yani kırk yaş, dünyevî hırsların sönüp uhrevî ciddiyetin başladığı olgunluk çağıdır.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 125.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 125.

