Hz. İbrahim'in Yıldız, Ay ve Güneşe önce Rabbim deyip, sonra batanları sevmem demesi, ismet sıfatıyla ters düşmez mi?
Cenâb-ı Hak, tevhid ve şirk mücadelesinin tarihi sürecinde Hz. İbrâhim'i (a.s) önemli bir örnek olarak öne çıkarır ve ona Kur'ân'da diğer peygamberler arasında özel bir yer verir. Hz. İbrâhim'in (a.s) isminin Kur'ân'da 69 âyette geçmesi, ona atfedilen önemin belirgin bir göstergesidir. Bu denli büyük bir zatın hatta ülü’l azm peygamberlerden olan; Hz. İbrâhim (a.s) gibi bir zatın bir güneşi veya ayı Rab edinmesi mümkün gözükmemektedir.
Öncelikle konuyu izah etmeden önce ilgili âyetlerin mealini verelim;
"İbrâhim babası Azer’e şöyle demişti: Sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapma içinde görüyorum. İşte biz İbrâhim'e göklere ve yere hakim olan ilahî saltanatın işaretlerini gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun. Üzerini gece bürüyünce bir yıldız gördü; "İşte bu benim Rabbim" dedi. Yıldız batınca: "Batanları sevmem" dedi. Ay'ı doğarken görünce: "İşte bu benim Rabbim" dedi. O da batınca: "Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapan topluluktan olurdum." dedi. Güneşi doğarken görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu daha büyük!" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim!" Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: "Beni doğru yola iletmiş iken Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben, sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbim ne dilerse o olur. Rabbim, bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hala öğüt almıyor musunuz? Hem siz, Allah'ın size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri, O'na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben nasıl sizin ortak koştuğunuz şeylerden korkarım? Şu halde iki topluluktan hangisi güvende olmaya daha layıktır, eğer biliyorsanız? İnananlar ve imanlarına bir haksızlık bulaştırmayanlar…İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır. İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yüceltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir. "[1]
Bahsedilen âyetlerde Hz. İbrâhim (a.s) "İşte bu benim Rabbim" derken tefekkürle ulaştığı kendine özgü bir düşünceyi, onları Rab kabul ettiğini ifade etmemektedir. Etrafındakilerle yaptığı tartışma esnasında, söz konusu gök cisimlerinin Rab olamayacağını ispat için bu sözü bir "faraziye olarak" söylemektedir.[2] Zira bu durum, tartışmalarda kullanılan bir yöntemdir. İnsan, karşıdakinin fikrine katılmamakla birlikte, önce onunla hem fikir görünür. Sonra da muhatabının fikrinin doğru olmadığını ispat edici deliller sunarak onu ikna etmeye çalışır.[3]
Hz. İbrâhim'in (a.s) putları kırmak için uygun bir ortam yakalamak amacıyla "Yıldızlara şöyle bir bakması ve ben rahatsızım demesi" de, yine onun tarafından benzer bir yöntemin kullanıldığını hissettirmektedir. Bu durumda "İşte bu benim Rabbim" ifadesinin başına istihza ve inkar anlamını taşıyan gizli bir soru edatı veya "sizin zannınıza göre" ibaresi takdir edilmeli [4] ve ibare şöyle anlaşılmalıdır: "Bu mu benim Rabbim!?" veya "Sizin zannınıza göre işte Rabbim!".[5]
Bütün bunlarla beraber Hz. İbrâhim’in (a.s) gök cisimlerini Rab edindiği fikrine uymayan bazı deliller vardır. Fahreddin Razi ve Elmalılı’ya göre;
1- Kıssa Hz. İbrâhim 'in babasına yönelttiği uyarı ile başlamaktadır. Yani onun tevhid üzere olduğu baştan vurgulanmaktadır. (İbrâhim babası Azer’e şöyle demişti: Sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapma içinde görüyorum.)
2- Bu olay Hz. İbrâhim'in kavmi ile tartışması sebebiyle vaki olmuştur. Çünkü ilgili âyetlerin sonunda "İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim'e verdiğimiz delillerimizdir." denilmekte ve “kavmine karşı” ifadesi vurgulanmakta; "kendisi için verdiğimiz" denilmemektedir. Bu da gösteriyor ki bu konuşma, kavmini imana ve tevhide yönlendirme maksadıyla gerçekleşmiştir.
3- “İşte bu benim Rabbim" sözü, zahiren kişisel bir değerlendirmeye delalet ediyor gözükse de, işin hakikati düşünüldüğünde, daha büyük olan Ay ve Güneş'in varlığından önceden haberdar olan İbrahim'in, bu bilgisine rağmen, yıldıza bakıp "İşte bu benim Rabbim" demesi makul gözükmemektedir. Eğer ilgili âyetler Hz. İbrâhim’in gök cisimlerini rab edindiğini anlatsaydı Hz. İbrâhim’in (a.s) ilk önce yıldızın Rab olma ihtimalini düşünmüş olması ve "İşte bu benim Rabbim" demesi makul olmazdı. Çünkü, gece karanlığı bastırmadan önce Güneş'in batışını gözlemlemiş olması ve öncelikle onun Rab olamayacağı sonucuna varmış olması gerekirdi. Güneş'in Rab olamayacağının idrakinde olan birisinin de tekrar dönüp yıldızın Rab olabileceğini düşünmüş olması mümkün değildir.
4- Güneş için "İşte bu benim Rabbim, bu daha büyük!" demeden önce, Ay'ın batışını takiben, "Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapan topluluktan olurdum." demesi, onun Güneş için söylediği "İşte bu benim Rabbim" sözünden önce de Rabbini tanıdığını göstermektedir.[6]
[1] el-En'am 74-83.
[2] Zemahşeri, el-Keşşaf, b.y.y., 1947, II, 31; er-Razi, Mefatih’ul Gayb., XIII, 47-51; İbn Kesir, Tefsiru'lKur'ani'l-Azlm, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 1402, II, 151; en-Nesefi, Medariku't-Tenzil, Karaman Yayınları, İstanbul, 1984, II, 20; eş-Şehristani, el-Minel ve'n-Nihal, Daru'l-Fikr, Beyrut, tsz., II, 52-53; lbn Atiyye, el- Muharreru'l-Veciz fi Tefsiri'l-Kitabi'l-Azlz, Daru'l-Kütübi'l-Ilmiyye, Beyrut, 1413, II, 312-313; el-Alusi, Ruhu'l-Me'ani, Daru'l-Fikr, Beyrut, 1414, V, s. 289, Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, byy., tsz.,III, 1965-1968.
[3] Alusi, Ruhu'l-Me'ani, Daru'l-Fikr, Beyrut, 1414, V, s. 289
[4] Zeccac, İ'rabu'l-Kur'an, Kahire, 1963, I,· 352; en-Nesefi, Medariku't-Tenzil, Karaman Yayınları, İstanbul, 1984, II, 20
[5] Nesefi, Medariku't-Tenzil, Karaman Yayınları, İstanbul, 1984, II, 20
[6] Razi, Mefatih’ul Gayb., XIII, 47-51; Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, byy., tsz.,III, 1965-1968;