Halk arasında "Hıdırellez" tabir edilen günün İslâmî bir kaynağı var mıdır? Bugüne mahsus kutlamaların İslâmiyet'te yeri nedir?
Öncelikle batıl olan hiçbir uygulamayı dinimiz kabul etmez. Hıdrellez kutlamalarını batıl ve hurafelerle doldurmak doğru değildir. Bahsettiğiniz hurafe uygulamalara itibar etmemek, bu gibi hurafelerden uzak durmak gerekir.
Her sene bahar mevsimindeki yeşilliğin canlandığı mayıs ayının başlarında bir Hıdrellez bayramı kutlanmaktadır. Bu bayramda insanlar ateşler yakıp üzerinden atlayarak kısmet bulacaklarını düşünmekte, içine girecekleri bir eve sahip olacaklarını ümit etmekte, daha nice niyetlerinin bu bayram günündeki bazı âdetlerle gerçekleşeceğini beklemektedir.
Hadisenin aslı;
Hazret–i Musa aleyhisselam zamanında hükümdarın birinin temiz niyetli bir oğlu kendini dine verir, dinî hayat yaşayıp dinî hizmetlerle hayatını değerlendirmek ister. Babasının hükümdarlığı, makamı, mevkii onu tatmin etmez. Hükümdar oğlunun kendini dinî hizmetlere adaması, çevrenin irşadına yönelmesi Rabbimizin de hoşuna gider. Ona kerametler ihsan eder. Bu sebeple bu genç irşat için gezerken uğradığı çorak araziler yeşillenmeye başlar. Kupkuru çöllerin yemyeşil hale gelişi, oradan hükümdarın oğlunun geçtiğini göstermiş olur.
Arapça'da yeşilin bir adı da (hazr) olduğundan, çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk buradan Hızır geçmiştir diyerek Hızır ismini meşhurlaştırmaya başlarlar. Bir ara bu genç, zamanın peygamberi İlyas aleyhisselamla da buluşur. Böylece İlyas aleyhisselamla buluştuğu güne halk "Hızır–İlyas" buluşma günü olarak isim verirler. Sonraları bu isim yuvarlanarak "Hıdrellez" şekline dönüşür. Tıpkı hoca merhumun, oğlunuzun adını Eyyüb koyarsanız dikkat edin, sonra söylene söylene ip kalır, sözündeki gibi, Hızır ile İlyas da Hıdrellez olup çıkar.
Hızır’ın aslında geçtiği yerleri yeşillendiren bir veli mi, yoksa ayrıca bir de peygamber mi olduğu konusunda çeşitli rivayetler vardır. Fakat gerçek olan odur ki; velilerin hayatını yaşamakta olan Hızır aleyhisselam, beş çeşit hayat derecesinin ikinci derecesinde yaşamaktadır. Bu derecedeki hayat bizim gibi maddi şartlarla bağlı değildir. Bir anda birçok yerlerde farklı görüntülerle bulunabilir.
Bu yüzden halk arasında da "Hızır aleyhisselam erişmiştir imdadına." diye de söylentiler yayılmaktadır.
Bazen Hızır makamına çıkıp da Hızır’dan ders alan velilerin de olduğu, bunların Hızır gibi darda kalanların imdadına koştuğu, bu yüzden de onların da Hızır'ın kendisi sanıldığı anlaşılmaktadır.
Bediüzzaman Hazretlerinin Mektubat’ında bu konudaki soru cevapta; "Hızır aleyhisselam hayattadır, ancak onun hayatı ikinci derecede hayat olduğundan birçok âlimler hayatta olmadığını düşünmektedir." şeklinde bilgi vardır.
Hızır–İlyas buluşma günü olarak bildiğimiz altı mayıs Hıdrellez bayramına bu bilgi ve ilgiyle bakılırsa herhalde gerçeğe daha yakın bir bakışla bakılma ve kutlama söz konusu olur.
Bugüne ait ateş yakılıp üzerinden atlanılması, oyuncak evler yapıp gerçeğine kavuşulacağının düşünülmesi gibi âdetler, halkın iyilik temennilerinden ibaret arzulardan sayılırlar. Kesinlik arz eden gerçekler olarak kabul edilmezler. Bunlardan medet umulmaz.
Hıdrellez günü kır çiçeklerinin kaynatılarak suyundan içilmesinin hastalıklara şifa vereceği, Hıdrellez gecesi bütün sulara nur yağacağı düşünülerek o gece suya girmenin her türlü hastalığa karşı bağışıklık sağlayacağı, o gece evlerdeki yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, dileklerin bir kâğıda yazılarak gül ağaçlarının dibine konulması gibi şeylerin dinimizde yeri yoktur. Bunlar halk geleneğidir.
Hıdrellez ile alakalı TDV İslâm Ansiklopesi'ndeki açıklamaların bir kısmı şöyledir:
“Hızır ve İlyâs isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan hıdrellez, kökü İslâm öncesi eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır yahut Hızır ve İlyâs kavramları etrafında dinî bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır. Bu bayram, merkezini özellikle Anadolu ve Balkanlar’ın, Kırım, Irak ve Suriye’nin teşkil ettiği Batı Türkleri arasında, bugün kullanılmakta olan Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs (eski Jülyen takvimine göre 23 Nisan) günü kutlanmaktadır.
Hıdrellez, halk arasında ölümsüzlük sırrına erdiklerine ve biri karada, diğeri denizde darda kalanlara yardım ettiklerine inanılan Hızır ve İlyâs peygamberlerin yılda bir defa bir araya geldikleri gün olarak kabul edilir. Ancak bu beraberlikte, ismi yaşatılmasına rağmen uygulamada İlyâs’ın şahsiyeti tamamıyla silinerek Hızır motifi öne çıkarılmıştır. Dolayısıyla bu bayramda icra edilen bütün merasimler Hızır’la ilgilidir. Bunun temel sebebi, İslâm öncesi devirlerde yukarıda zikredilen üç büyük kültürün hâkim olduğu alanda bu yaz bayramı vesilesiyle kültleri kutlanan insan üstü varlıkların daha ziyade Hızır’ın şahsiyetine uygun düşmesi ve onunla özdeşleşmesidir.
Osmanlı Devleti’nde 6 Mayıs (23 Nisan) halk arasında yaz mevsiminin başlangıç tarihi sayılmaktaydı. Nitekim eski takvimde yıl ikiye ayrılmış olup 23 Nisan’dan (6 Mayıs) 26 Ekim’e (8 Kasım) kadar süren 186 gün “Hızır günleri” adıyla yaz mevsimini, 23 Nisan’a kadar devam eden 179 gün de “Kasım günleri” adıyla kış mevsimini oluşturuyordu. Hıdrellez de kışın sona erip yazın başladığı gün olarak kutlanmaktadır.
Hıdrellez merasimlerinin icrası ve bu esnada yeşillik ve su kavramlarıyla ilgili birtakım uygulamalar, bu halk bayramının putperest köklerini çok daha belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim İslâm âlimleri bu durumun farkına vararak bu konuda yasaklayıcı fetvalar bile vermişlerdir. Osmanlı Devleti’nde de hıdrellez kutlamalarının dinî açıdan sakıncalı olup olmadığının tartışıldığı, XVI. yüzyılda Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi’nin fetvalarından anlaşılmaktadır. Ebüssuûd Efendi, böyle bir günün kutsallığına inanmamak şartıyla sadece eğlenmenin, yiyip içmenin sakıncalı olmadığını söylemektedir. Mouradgea d’Ohsson da hıdrellez merasimlerinin Osmanlılar döneminde çok yaygın biçimde kutlandığını belirterek bunun vazgeçilmez bir gelenek halini aldığını ifade etmiştir.” (TDV İslâm Ansiklopedisi, 17/313-315)