Soru

Dua ve Hidayet

Kişilerin hidayete ermeleri kendi özgür iradeleri ve gayretleriyle olabilecekken, bizim biri için Allah'tan hidayet istememiz, o insan gayret etmediği sürece nasıl olacak merak ediyorum.

Tarih: 18.10.2022 17:51:09
Okunma: 314

Cevap

Bilindiği gibi hidayet Allah'ın elindedir. Kul kendi özgür ve hür iradesi ile hidayet için adım atarsa Allah(c.c) rahmeti gereği ona hiç bir hakkı olmamasına karşın hidayeti bir lütuf olarak ihsan eder. Allah(c.c) adaleti gereği kimseyi fiilerinde zorlamaz. Fakat rahmeti ve merhameti gereği insanların iman etmeleri için bazı şartları yaratır önlerine koyar. Bunun içindir ki allah (c.c) 124 bin peygamber, yani uyarıcı gönderrek insanların iman etmelerini istemiştir. Fakat bir kısım insanlar kendi iradeleri ile bunu red etmişlerdir. Ayette de bu durum şöyle ifade edilmiştir. 

"İşte onlar, hidâyete karşılık dalâleti satın alanlardır. Fakat ticâretleri (onlara) kâr getirmemiştir. (Onlar, o zarardan kurtulmak için) doğru yolu bulmuş kimseler de değillerdir".(Bakara 16)

Bize düşen vazife her insanın hidayete ermesi için çalışmak ve dua etmektir, netice ise Allah'a aittir. Yapacağımız her dua bir insanın hidayetine vesile olabilir. Ama bu dua o kişinin özgür iradesini ortadan kaldırmaz. Belki yapacağımız dua sebebiyle Allah bazı şartlar yaratarak o kişinin kalbini İslam'a ve imana ısındırıp imana girmesine sebep olabilir. Burada yine zorlama söz konusu değildir ve o kişi yine iman etmeyebilir. Nasıl ki yaptığımız tebliğler vesilesiye insanlar iman edebiliyor. Aynen öyle de yapacağımız dualar vasıtasıyla da insanlar herhangi bir zorlama altında olmadan iman edebilir. Çünkü dua da bir nevi fiili bir durumdur. Elimizden gelen çabayı gösterdikten sonra dua etmek de bir fiil hükmüne geçer ve elimizin uzanamadığı yerlerde yaptığımız dualar insanlara fayda sağlar. Mümine düşen vazife neticesini düşünmeden ve sonucu Allah'a bırakarak insanların hidayeti için dua etmektir. O duanın o kişiye fayda verip vermeyeciğini biz bilemeyeceğimiz için duayı terk etmemeliyiz. 

Nitekim Peygamber Efendimiz(sav) hidayete ermesi için iki kişi hakkında dua etmiştir. “Allah’ım, şu iki adamdan -Ebû Cehil ve Ömer b. Hattâb’tan- sana en sevimli olanı ile İslam’ı güçlendir.”(Tirmizi, Menâkıb /18)

Aşağıdaki ayetler de duanın başka insanların hidayeti üzerinde etkili olduğunu ve bizim de bu duaları yapmamız gerektiğini göstermektedir.

“Rabbimiz! Bizi, sana teslîm olan kimseler eyle ve neslimizden sana teslîm olan bir ümmet (çıkar)!(Bakara 128)

"Bizi dosdoğru yola hidâyet eyle!"(Fatiha /6)

"Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!»

(Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhesiz ki sen, sevdiğin kimseyi hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir. Çünki O, hidâyete erecek olanları en iyi bilendir.(Kasas/ 56) 

“Evet insanın elindeki cüz’-i ihtiyârî (kendi irâdesi) ile işledikleri ef‘âllerinde (fiillerinde), Cenâb-ı Hakk’a âid netâici (netîceleri) düşünmemek gerektir. (...)
Üstâd-ı Mutlak ve Muktedâ-yı Küll (herkesin kendisine uyduğu) ve Rehber-i Ekmel (en mükemmel kılavuz)olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: وَماَعَلَي الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ [Peygambere düşen ancak tebliğdir] olan fermân-ı İlâhiyeyi (Allah’ın emrini) kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyâde sa‘y (çalışma) ve gayret ve ciddiyetle teblîğ etmiş. Çünki: اِنَّكَ لَاتَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلَكِنّ اللهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشآَءُ [Şübhesiz ki sen, sevdiğin kimseyi hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir] sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidâyet vermek, Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesidir. Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesine karışmazdı. (...)
Siz de, size âid olmayan vazîfeye harekâtınızı (hareketlerinizi) binâ etmekle karışmayınız ve Hâlıkınıza(yaratıcınıza) karşı tecrübe vaz‘iyetini almayınız!” (Lem‘alar, 17. Lem‘ a, 137-138)

https://idare.risale.online/SoruCevap/Goruntule/4797

https://idare.risale.online/SoruCevap/Goruntule/7483


Yorum Yap

Yorumlar