Soru

Hiç Ender Hiçim

Hiç-ender-hiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim ne demektir?

Tarih: 7.08.2022 21:39:49
Okunma: 1838

Cevap

Öncelikle ilgili cümlenin de içinde bulunduğu kısmı buraya alarak metne bütüncül bir nazarla bakmaya çalışalım. Bediüzzman Hazretleri şöyle diyor:

“Ey nefsim! Madem öyledir, sen dahi kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

Fânîyim, fânî olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslîm eyledim, gayr istemem.

İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç-ender-hiçim, fakat bu mevcûdâtı birden isterim.”[1]

Hz. Üstad burada, insanın yaratılışı itibariyle âciz, zayıf, güçsüz ve her şeye muhtaç bir şekilde yaratıldığını ifade ediyor. Bununla beraber bedeni itibariyle şu koca kâinatta atom kadar yer tutmadığını da nazara veriyor. Böyle olmakla beraber yer yüzüne halife olarak gönderilen, büyük emaneti yüklenen, Allah’ın bütün isimlerine güzel bir ayna olabilen, kâinatın her cihetle küçük bir numunesi olan ve tüm varlıkların ibadetlerini tek başına Rabbine takdim edip sunabilen bir potansiyeli olduğunu da vurgulamaktadır. Bu noktadan insan acizliği ile sonsuz kudret sahibi bir zâtı (Allah’ı), fâniliği ile yani geçici ve ölümlü oluşuyla ebedî, bakî ve sonsuz bir zâtı (Allah’ı), küçücük oluşuyla birlikte tüm kâinatı hatta cenneti bütün güzellikleriyle birlikte istediğinden bahsediyor. Ve insanın bu isteklerini Allah'tan başka hiç bir varlığın karşılamasının mümkün olmadığını anlatıp insanın sadece ve sadece ebedî ve daimî olan Allah'ı isteyip öyle mutlu ve huzurlu olabileceğini vurguluyor. 

Son cümlede ise “Hiç-ender-hiçim, fakat bu mevcûdâtı birden isterim.” ifadesiyle insanın nefsi ve görünüşü itibariyle kâinatta hiç hükmünde olduğunu lâkin gördüğü vazife ve manen çıktığı yüksek mertebe itibariyle bütün varlıkların üstünde bir mevkiye ulaşacağını ve kalbindeki sınırsız muhabbet ve sevgi ile dünyayı, evreni, ahiret hayatını ve tüm yaratılmış varlıkları birden sevip isteyecek bir fıtratta yaratıldığını nazara vermektedir. Zira insana bu potansiyel ve istidat Rabbimiz tarafından verilmiş ve özüne yerleştirilmiştir. İman ve ibadet vasıtasıyla ruhuna yerleştirilmiş olan bu istidatlar gelişmeye ve büyümeye başlar ve sonuçta yüksek manevi bir makama insanı yüceltir. Burada asıl olan, insanın kendi acizliğini, fakirliğini, eksikliğini, kusurlu ve fani oluşunu anlayıp sonsuz kudret, rahmet ve hikmet sahibi Rabbine iman ve dua ile yönelmesi, O’na dayanıp O’ndan yardım dilemesi ve O’na ibadet etmesidir.

İnsanın madde itibariyle hiçliğiyle birlikte bütün varlıkları birden istemesi gerçeğini Bediüzzaman Hazretleri başka bir yerde şöyle izah eder:

“Hem deme ki: Ben hiçim; ne ehemmiyetim var ki, bu kâinat, bir Hakîm-i Mutlak tarafından kasdî olarak bana teshîr edilsin (itaat ettirilsin), benden bir şükr-ü küllî (umumî, büyük şükür) istenilsin?’ Çünkü sen, çendan (gerçi) nefsin ve sûretin (varlığın ve görünüşün) itibâriyle hiç hükmündesin, fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli (büyük, ihtişamlı) kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudâtın (varlıkların) belâgatlı (hale uygun söz söyleme) bir lisân-ı nâtıkı (konuşan dili) ve şu kitâb-ı âlemin (kâinat) anlayışlı bir mütâlâacısı (dikkatle okuyanı) ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı (bakıp gözeteni) ve şu ibâdet eden masnuâtın (sanatlı varlıkların) hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.’’[2]

Elbette insanın yaratılışı ve vazifesine yönelik olan bu cümlelerin çok derin manaları ve izahları vardır. Risale-i Nur’da bu konuyla alakalı belki de yüzlerce izah bulunmaktadır. Sitemizde de bu hakikatleri açıklayan onlarca cevap bulunmaktadır. Oralara bakılıp daha detaylı malumat sahibi olunabilir.

Bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/acz-ve-fakrin-tevhide-delil-olmasi

 

[1] Tılsımlar, 92

[2] Sözler, 120


Yorum Yap

Yorumlar