"Hayır ve şer Allah'tandır." Buradaki şerden kasıt kişinin kendi isteğiyle isteyip de Allah'ın yarattığı şerler midir? Allah yarattığı şerler netice itibariyle şer değil hayırdır diyebilir miyiz?
İfadedeki şerden maksat sizin de soruda ifade ettiğiniz gibi kişinin istediği ve Allah’ın da yarattığı bize göre şer olan şeylerdir. Çünkü yaratma işi yalnız Allah’a mahsustur. Biz hayrı da tercih etsek şerri de tercih etsek onu yaratan Yüce Rabbimizdir. Fakat unutulmamalıdır ki şerler bizim tercihimiz itibariyle şerdir, fakat Allah’ın yaratması itibariyle şer değildir. Allah bizim tercih ettiğimiz ve tercihimiz itibariyle şer olan şeyleri yine pek çok hayırlara vesile olacağı için yaratır.
ŞERRİ YARATMAK ŞER DEĞİLDİR. ŞERRİ İŞLEMEK ŞERDİR.
Allah’ın şerri yaratması şer değildir, şerri işlemek şerdir. İnsan şerri tercih etmediği müddetçe Allah onu yaratmaz. Ne zaman insan tercih eder, Allah da o zaman o insan için şer olan şeyi yaratır. Mesela insan birisini öldürmeyi tercih etmediği halde Allah insana zorla birini öldürtmez. Allah, insanın tercihi ile ortaya çıkan şerri, yine birçok hikmete binaen yaratır. Mesela, ateşin yaratılışında çok faydalar vardır. Madenleri eritip istifade etmemize, soğuktan korunup ısınmamıza, yemeklerimizi pişirmemize vesile olur. Bunların hepsi de güzeldir. Fakat bazıları bu ve benzeri faydalar için yaratılan ateşi hür iradesini kötüye kullanarak kendini veya evini yaksa, ateşin yaratılması şerdir diyemez. Çünkü ateş onu yakmak için yaratılmamış. Belki insan kendisine hizmet etmesi için yaratılan ateşteki potansiyel yakma özelliğini, kendi hür iradesi ile kötüye kullanarak kendisine zarar verecek hale dönüştürmüştür.[1]
Demire sertlik özelliği verilmiştir. Bu özelliğin demire verilmesinin asıl sebebi; insanların onun sertliğinden istifade etmeleri, hayatlarını kolaylaştıracak, medeniyetin gelişimine katkı sağlayacak yeni teknolojik gelişmeleri ortaya koymaları içindir. Evler, arabalar, uçaklar, makinalar, motorlar vb. yapsınlar diyedir. Bu faydalar göz önünde bulundurulduğunda demir olmazsa âdeta bütün hayat alt üst olur. Modern gelişmelerin hiçbiri olmaz. İnsanlar ilkel kabileler gibi yaşardı. Fakat birileri kendi özgür iradesini kötüye kullanarak kendisine hizmet için yaratılan demiri, birilerinin kafasına vurup öldürse veya yaptığı bıçağı birilerini öldürmek için kullansa demirin yaratılması şerdir diyemez. Belki hayatı için milyonlarca faydası olan, ona hizmet için yaratılan bu demiri, kendi hür iradesiyle şerre çevirmiştir. Demek ki şerler, kulun kendi hür iradesini yanlış kullanmasından meydana gelir.
İnsanın iradesini yanlış kullanmasından dolayı bazı şerler meydana gelmektedir. Fakat bu şer insan bakan yöndedir. Yoksa Allah’ın yaratmasında hiçbir cihette şer ve çirkinlik yoktur. Sırf bu şerlerin meydana gelmemesi için çok büyük faydaları ve hayırları olan bazı şeylerin yaratılmaması daha büyük bir şer ve çirkinliktir.
YARATILIŞTA ASIL GAYE HAYIRDIR
Yaratılışta asıl maksat güzellikler ve hayırlardır. Şerler, çirkinlikler ve noksanlıklar hayırların ve mükemmelliklerin arasında görünmeyecek derecede azdır. Şerlerin yaratılmasının sebebi hayırlara vesile olmaları, güzellik ve mükemmelliklerdeki farklı derecelerin ortaya çıkması içindir. Çünkü insan çoğu şeyi zıtlarıyla karşılaştırarak anlar. Mesela, karanlık olmazsa ışık bilinmez, değeri anlaşılmaz. Karanlığa mukayese edilerek aydınlığın dereceleri ortaya çıkar. Karanlığın hiç olmadığı, daimî bir aydınlığın olduğu yerde aydınlık kavramından da bahsetmek mümkün değildir. Çünkü aydınlık kavramı karanlığa mukayese edilerek söylenir. Veya yemeklerden lezzet almamıza sebep olan şey açlıktır. İnsanlar hiç acıkmasaydı tokluk ve lezzet kavramlarından da bahsetmemiz mümkün olmazdı. Yemeklerdeki lezzetler de açlığın derecesine göre fark edilir. Çok acıkan bir insan kuru bir ekmeği en mükemmel yemek gibi zevkle ve iştihla yer. Fakat sürekli tok olan veya açlığın ne olduğunu bilmeyen bir insan, en lezzetli yemeği bile iştahsız yer. Tok olan kişi o yemekten, aç olan birinin kuru ekmekten aldığı lezzet kadar bile lezzet alamaz. Bunun içindir ki ‘her şey zıddıyla bilinir’ genel bir kaide olmuştur. Demek Kıyaslama yapılabilecek bu zıtlar olmazsa güzellik, mükemmellik, nimet ve afiyet hakkıyla anlaşılmaz. Bunlardaki sayısız dereceler de bu karşılaştırmalar sayesinde ortaya çıkar. Örneğin parklar ve bahçeler güzel ağaçlarla, bitki ve çiçeklerle donatılır. Fakat bazen aralara biçimsiz taşlar veya eski kağnı arabaları ve tekerlekleri konur. Hâlbuki bu biçimsiz ve çirkin gibi görünen şeyler diğer güzelliklere göre görünmeyecek kadar azdır. Bunların konmasının bir nedeni nostalji iken diğer bir nedeni de oradaki güzelliklerin bunlarla karşılaştırılarak daha iyi fark edilmesi içindir.
Bu örneklerde olduğu gibi soğuk olmasa sıcağın, çirkinlik olmasa güzelliğin, hastalıklar olmasa sağlığın, açlık olmasa nimetin kıymeti anlaşılmayacaktı. Sıcağın, güzelliğin, sağlığın ve nimetin sayısız derecelerinin ortaya çıkması da bu kıyaslamalar sayesindedir. Bu güzelliklerin farklı derecelerinin ortaya çıkmasına sebep olan çirkinlikler de güzel olur. Bu güzelliklere hizmet etmeleri dolayısıyla onlar da güzel kabul edilir. Bunlara hakaik-i nisbiyye denir. Bu yönüyle bakıldığında Kâinatta zahiren şer gibi görünen şeyler de güzellik, iyilik ve hayırların anlaşılmasına vesile olduğu için onlar da güzeldir, çirkin değildir.
GÜZELLİKLER İKİYE AYRILIR
Allah’ın yaratmasında en ufak bir çirkinlik yoktur. Her şey güzeldir. Ancak güzellikler ikiye ayrılır.
1- Hüsn-ü Bizzat (Her yönüyle güzel olan şeyler): Bazı şeyler vardır ki zatı (kendisi) itibariyle güzeldir. Görüldüğünde veya sahip olunduğunda hemen sevilirler. Bunlara hüsn-ü bizzat denilir. Mesela; bahar mevsimi, güzel bir manzara, hayat, nimet, sağlık, bolluk, bereket, sevgi, şefkat, merhamet, hürmet, saygı vb.
Hayat gibi nimetlerden şikayet edenler. Allah beni ne için yarattı diye isyan edenler bile Hayatın kendisine değil, elden gitmesine neden olan, hayatı sıkıntıya sokan sebeplere küserler. Yaşamak istemediğini söyleyen insanların şikâyet ettiği bütün şeyler kaldırılsa, istedikleri ve arzu ettikleri her şey kendilerine verilecek olsa yaşamaktan hiç şikâyet ederler mi? Elbette etmezler. Demek onların şikâyetleri hayatın kendisine değil, hayatlarını sıkıntıya sokan sebepleredir.
2- Hüsn-ü Bil Gayr (neticeleri itibariyle güzel olan şeyler): Bazı şeyler de vardır ki; görünüşte hoşumuza gitmez veya bize çirkin gibi görünür. Fakat çok büyük güzellik ve hayırlara vesile oldukları için onlara da güzel denilir. Mesela; Kışın yağmur ve kar üşümemize, bazı zorlukları ve sıkıntıları yaşamamıza sebep olur. Bu durum hoşumuza gitmez. Hoşumuza gitmeyen bu durumların aslında yeryüzü ve insanlık için çok büyük faydaları vardır. Eğer ihmallerden kaynaklanan bazı sıkıntılar yaşanmasın diye yağmur ve kar yağmasaydı; ekinler yeşermeyecek, ağaçlar meyve vermeyecek, otlar büyümeyecek, yeryüzünde sular tükenecek, daha pek çok faydasını sayamadığımız ve bilmediğimiz pek çok güzellikler de yok olacaktı. İnsanların, hayvanların ve bütün bitkilerin hayatı son bulacaktı. Bunun içindir ki yağmur ve kar az yağdığı veya yağmadığı zaman, kıtlık yaşanmasın, hayatlar son bulmasın diye yağmur duasına çıkılır. Demek ki kışın şiddeti, yağmurun ve çamurun arkasında hayatın devamına sebep olan baharın ve yazın güzellikleri, çiçekleri ve meyveleri saklıdır.
Hem atmaca kuşunun serçelere musallat olması görünüşte rahmete uygun düşmez. Hâlbuki serçe kuşunun istidadının açılmasına sebep olur.
Bize çok ürkütücü ve çirkin gelen ölümü bile neticeleri itibariyle düşündüğümüzde, içinde pek çok güzellikleri barındırdığını görürüz. Onun azap değil, ne kadar büyük rahmet olduğunu anlarız. Ahirete iman etmiş bir insan için ölüm; yokluk, dağılmak, parçalanmak, çürümek, lezzetleri ve sevdiklerini ebediyen kaybetmek değildir. Bilakis ölüm bütün istek ve arzulara, herkesin arzuladığı elemsiz, sıkıntısız bir hayata ve sevdiklerine ebediyen kavuşmaya vesiledir.
Herhangi bir insana sıkıntıların var mı? Hayatın meşakkat ve zahmetleri çok mu? Sendeki (belki hayattan bıkmana sebep olan) hastalıklardan kurtulmak ister misin? Diye sorulsa; elbette isterim diyecektir.
Yine mesela; bütün sevdiklerimizle beraber olduğumuzu düşünelim. Dedelerimiz, ninelerimiz ve onların anne, baba, dede ve nineleri gibi birbirini takip eden onlarca belki yüzlerce dede ve nineler… O yaşlı, hastalıklı, sıkıntılı halleriyle beraber şu an hayatta olsalardı, hem onlar hem bizim için hayatın ne kadar zor, ölümün ne kadar rahmet olduğu anlaşılırdı. Daha bunun gibi bize çirkin gibi görünen fırtına, deprem, salgın ve hastalıklar gibi hâdiselerin perde arkasında pek çok güzellikler vardır. Fakat hadiselerin sadece görünen yönüne bakıp iç yüzünü ve neticelerini düşün(e)mediğimizden, onlardaki güzellikleri göremeyiz.
Netice itibariyle; Kâinattaki her şey, her hâdise ya doğrudan doğruya veya sebep oldukları sonuçları itibariyle güzeldir. Bir kısım hâdiseler var ki, görünüşte çirkindir, karışıktır. Fakat görünen perdenin altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar vardır.[2]