Hacet namazı hakkında sahih hadis var mıdır? Bu namaz hakkında bilgi verebilir misiniz?
İlgili hadis şöyledir; İbn Mesud (Radıyallahu Anh)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulullah (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Önemli bir hacetin olur da Allah Teala'nın onu ihsan etmesini dilersen gece veya gündüz (kerahet vakti) olmayan herhangi bir vakitte her rekatta bir sure okuyarak) on iki rekat namaz kılarsa, her iki rekat arasında teşehhüd okursun (iki rekatta bir selam verirsin). Namazının sonunda teşehhüde oturduğun zaman (tahiyyat okuyarak) Allah’a senada bulun, sonra Peygambere (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) salat et (Salli-Barik dualarını oku). Sonra (Selam vermeden önce tekbir getir ve secdeye var ve orada (başlarında besmele çekerek) yedi kere Fatiha, Yedi kere Ayete’l-Kürsi oku. Sonra on defa Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O tektir, hiçbir ortağı yoktur, mülk o'na aittir. Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü biyedihil hayru ve hüve alâ külli şey-in qadîr.
Hamd (-ü senalar ve sonsuz övgüler) O'na mahsustur, o herşeye kadirdir (hakkıyla gücü yetendir). zikrini oku. Daha sonra kalbindeki muradını niyet ederek:
“Allahümme innî es-elüke bi meâkıdil izzi min arşike ve munteharrahmeti min kitâbike vesmikel azami ve ceddikel a'lâ ve kelimâtikettâmmeti en tüsalliye alâ seyyidî Muhammedin ve en takdiye hâceti hâzihi.” diyerek hacetini istersin. Sonra başını kaldır, sağa ve sola selam ver. Sakın bu namazı sefihler (aklı kıt olan beyinsiz kimselere) öğretmeyin. Zira bununla (uygunsuz şeyler) isteyebilir de hemen kabul görürler (ama istekleri gayr-i meşru olduğu için günaha girerler ve insanlara zarar verirler).[1]
Bu hadisi İbn Cevzi “Mevduat” (uydurmalar) kitabında sahih olmadığını beyan ederek rivayet etmiştir. İbn Cevzi hadisin isnad zincirinde bulunan; Amir b. Hıdaş ve Ömer b. Harun’un yalancı olduklarını ifade etmiş; “şüphe olmayacak şekilde bu hadis uydurmadır” demiştir.
Hemen şunu da ifade edelim ki Ahmed b. Harb. İbrahim b. Ali, Ebu Zekeriyya, Hakim gibi zatlar bu namazı kıldıklarını ve hacetlerinin giderildiğini tecrübe ettiklerini ifade etmiştir.
Bununla beraber sahih rivayetlerle gelen hacet namazı tarifleri de bulunmaktadır. Şöyle ki; bir Müslüman, ihtiyacı olan bir şeyi elde etmek için Allah’ın kendisine öğrettiği sebepleri ve kanunları elinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışmalı ve sonucunu da Allah’tan beklemelidir. Bununla birlikte ahirete veya dünyaya ait bir dileğin gerçekleşmesi isteği ile Allah rızası için namaz kılması da uygundur. Kılınan bu namaza “Hâcet namazı” denir. Bu konuda Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kişi, ihtiyacı olan bir şeyi Allah’tan veya bir insandan isteyeceği zaman önce güzelce abdest alsın, sonra iki rek'at namaz kılsın. Sonra Allah’ı anıp Resûlullah’a salavat getirsin ve şöyle desin:
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الحَلِيمُ الكَرِيمُ، سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ العَرْشِ العَظِيمِ، الحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ العَالَمِينَ، أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لاَ تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ.
“Hilim ve kerem sahibi Allah’tan başka ilah yoktur. Ulu arşın Rabbi Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini kazandıracak sebepleri, her çeşit iyiliği elde etmeyi ve her türlü günahtan kurtulmayı senden niyaz ediyorum. Affetmediğin hiçbir günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Rızana uygun olan her türlü dileğimi kabul buyur!”[2]
Hâcet namazı dört veya iki rek'at olarak kılınabilir. On iki rek'at kılınabileceği şeklinde de rivâyet vardır. Bu namazı dört rek'at kılacak olan kişi, birinci rek'atında Fâtiha sûresinden sonra üç defa Âyetü’l-kürsî, diğer üç rek'atında da birer Fâtiha ile birer İhlas, Felak ve Nâs sûrelerini okur. Sonra da yukarıda zikredilen duayı yapar.[3]
[1] İbn Cevzi, Mevzuat, c.2, s.62
[2] Tirmizî, Vitir, 17 [479]; İbn Mâce, İkâmetü’s-salavât, 189
[3] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/28.