RİSALE-İ NUR

19.12.2008

5367

"Fakat Seyyiatı İsteyen, Nefs-i İnsaniyedir. Ya İstidad İle, Ya İhtiyar İle..."

Kader Risalesinde geçen bu cümleyi izah eder misiniz?

15.01.2009 tarihinde cevaplandı.

Cevap

Sualinizde bahsettiğiniz cümlenin aslı, Kader Risalesi’nde şöyle geçer:

Fakat seyyiatı isteyen, nefs-i insaniyedir. Ya istidad ile, ya ihtiyar ile... Nasıl ki beyaz, güzel güneşin ziyasından bazı maddeler siyahlık ve taaffün alır. O siyahlık, onun istidadına aittir.” 1 

Yapılan fenalıkları isteyen insanın nefsidir. İmam Mâturîdî’ye göre meyelân denilen istidat ile istiyor. Veya İmam Eş’arî’ye göre kesb denilen ihtiyâr ile ister. Evet, imtihan için Cenâb-ı Hak, nefse fenalıkları isteme özelliği verdiği için nefis o meyelân veya ihtiyâr yani kesb ile hep fenalıkları ister. Bunun içindir ki "İbâdetin esası nefse muhalefettir" olarak kabul edilmiştir.

Nasıl ki; güneşin ziyasından et gibi bazı maddeler bozulur ve kokuşur. O bozulma etin kabiliyetine ve yeteneğine aittir, bir suç olarak güneşe verilmez. Aynen öyle de nefsin istediği o fenalıkları, İlâhî bir kanun ile icad edip yaratan Cenâb-ı Hak’tır. Demek ki; fenalıklara sebep olan ve onları isteyen insanın nefsidir ki; mesuliyeti ve sorumluğu nefis çeker. Cenâb-ı Hakk’a ait olan yaratmak ve icad etmek ise daha başka güzel neticeleri ve meyveleri olduğu için güzeldir, hayırdır. İnsan nefsi, insanı kötülüğe sevk edecek bir fıtratta yaratılmıştır.

Muhakkak ki, nefis kötülüğü çokça emreder.2 

Bu âyet, nefsin bu hâline işaret eder. Fakat Allah-u Teâlâ, insanda nefsin yanında kalp, akıl, sır gibi insanı hayra sevk eden başka manevî cihazlar da yaratmış ve insanı nefsiyle mücadele etmeye davet etmiştir. İnsana düşen vazife, nefsinden gelen ve onu kötülüğe sevk eden bu emirleri dinlememektir. İnsanın nefsi ile diğer latifelerinin, hayra veya şerre yönelik olma noktasındaki farklarına İhlas Risalesinde Üstad Bediüzzaman şöyle işaret eder:

Sizlerin kalb ve ruh ve aklınızı itham etmem (suçlamam). Risale-i Nur'un verdiği tesire binaen itimad ediyorum. Fakat nefs ve heva ve hiss ve vehim bazen aldatıyorlar.3 

Allah-u Teâlâ nefse, iflah olmaz bir günah telkincisi değil, aksine terbiye edilebilen ve çok yüksek kemâlâta ulaşabilen bir vaziyet vermiştir. Rabbimiz bu hakikate şöyle işaret edilmiştir:

Onu (nefsi) temizleyen kurtuluşa ermiştir. Onu (günahlarla) örten ise zarar etmiştir.4 

Hatta nefsin arındırılıp yükseltilmesiyle bütün diğer duyguların üzerinde bir makama çıkabildiğine, Üstat Bediüzzaman Cennet Risalesinde şöyle temas eder:

Nefs-i insaniye; sırr-ı câmiiyet (çok kabiliyetlilik) itibariyle, tezekki etmek (kusurlarından arınmak) şartıyla bütün letaif-i insaniyenin (ruhtaki manevi duygularının) fevkıne çıktığı gibi...5 

Buradan anlaşılacağı üzere sualinizdeki ifadenin geçmiş olduğu ‘’günahı istidad ile veya ihtiyar ile istemesi’’ ifadesinden maksat, insanın günahı işlemeye olan kabiliyeti veya isteği arasındaki farkı belirtmek değil, her iki itikat imamımızın görüşünü de esas almış olmaktır. İmam Maturidî insandaki cüz’î iradeyi tanımlarken meyelan denilen istidadı, İmam Eş’arî ise o meyelan üzerindeki tasarruf denilen ihtiyarı esas almıştır. Bediüzzaman Hazretleri her iki görüşü de baz alarak ‘’Ya istidad ile ya ihtiyar ile’’ demiştir.

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2015, s. 81

  2. Yusuf, 12/53

  3. Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2015, s. 173-174

  4. Şems 91/9-10

  5. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2015, s. 172


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız