1- İnsan, imanını takviye etmekle günahlardan kurtulabilir. İmanın takviyesi ise başta marifetullah ile olur. Yani Cenab-ı Hakk’ı Kur’anın bize tanıttırdığı surette tanımak ile olur. Zira Cenab-ı Hakk’ın azametini, azabının şiddetini ve merhametinin genişliğini idrak eden bir kimse, her an azab-ı ilahiden korktuğu gibi rahmet-i ilahiden de ümitvar olur. Günah ile karşılaşınca, O’nun azabından korkarak o günahtan vazgeçer. İbadet, hayır ve hasenat ile karşılaştığında da rahmet-i ilahinin genişliğinden ümitlenir; büyük bir şevk ile onları yapmaya gayret eder. İkinci olarak imanın takviyesi ibadet ile olur. Özellikle beş vakit namazı dosdoğru kılmak imanı takviye ettiği gibi, ibadet etmeye ve günahlardan sakınmaya da vesiledir. “Şübhesiz namaz insanı fuhşiyattan, münkerden (Cenab-ı Hakk’ın yasak ettiği günahlardan) alıkoyar.” âyeti de bu hakikati ifade eder.
2- Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, zehirli bir bala benzeyen her günahın içinde, ahiret azabından başka, dünyada dahi o günahtan alınan lezzetten daha büyük bir elemin bulunduğunu idrak etmekle olur. İbadetlerin içinde de âhiret mükâfatından başka dünyada dahi o ibadet için çektiğimiz meşakkatten daha büyük bir zevk ve lezzetin bulunduğunu nefislerimize göstermek ile günahlardan kurtulup ibadet yapmamıza vesile olur. Çünkü insandaki kör hissiyat, hazır azap ve elemden çok korktuğu gibi, peşin lezzetlere de düşkündür.
3- Cenab-ı Hakk’ın mekândan münezzeh olarak her an bizimle beraber olup daima bizi gözettiğini düşünmekle günahlardan kurtulabiliriz. Bu hakikat ihlâs risalesinde şu mealde izah edilmiştir: İnsan, tahkiki bir iman ile Cenab-ı Hakk’ın yarattığı varlıkları tefekkür ederek, o varlıkların üzerinde her an tecelli edip icraat gösteren isimleriyle Cenab-ı hakkı tanımak, her şeyin her an bizim gibi O’nun huzurunda bulunduğunu bilmek, O’nun huzurunda başkalarından yardım ve iltifat beklemenin, uygun olmadığını ve Allah’a karşı edebe muhalif bir hareket olduğunu düşünmek ile başkalarına karşı riyakârlık yapmaktan ve O’nun huzurunda günah işlemekten kurtulur. Zira kâinat ve kâinatın içindeki bütün varlıklar, Cenab-ı Hakk’ın aynalarıdır. Nasıl ki bir ayna her an karşısında bulunanı gösterir ve o zatı her an o aynada görmek mümkündür. Öyle de her an değişen, tazelenen kâinat, onun içindekiler ve yeniden yapılan varlıklar Cenab-ı hakkı gösteren birer ayna olduklarından o aynalar vasıtasıyla imanî bir tefekkür neticesinde bizler her an huzur-u ilahide ve gözetim altında olduğumuzu idrak ederek günahlardan kurtulabiliriz. Bu tefekkürden herkes kendi hissesine göre istifade edebilir.
Bu hususta ihlas gibi, imanımızın takviyesine ve günahlardan sakınmamıza vesile olabilecek hakikatler çoktur. Bu kısa cevapla iktifa ettik. Rabbim hepimizi günahlardan sakınan ve ibadetlerini hakkıyla yapan kullarından eylesin. Amin…