İlgili âyet Kur'ân'da şöyle geçmektedir:
Görmedin mi, muhakkak ki Allah gökten bir su indirdi. Böylece onunla renkleri muhtelif mahsûller çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı, renkleri farklı ve simsiyah yollar(yaptık).1
Bu ayet müfessirler tarafından şöyle tefsir edilmiştir:
Yerküremizde görünen nice dağlar vardır. Fuji, Everest, Hindikuş, Elburuz, Nemrut, Ağrı, Palandöken, Zigana, Kaçkar, Erciyes, Toroslar, Ilgaz, Alp ve And dağları… Her birinin renkleri ayette belirtildiği üzere farklıdır, görünüşlerinde de farklılıklar mevcuttur. Ancak hepsinde bir cazibe söz konusudur ve dağlar aynı zamanda bitki örtüsü ve sakladıkları madenlerle, kar sularını akıttıkları nehirleriyle de insanoğluna güzellik duygusu yaşatan varlıklarımızdır.2
Allahu Teâlâ’nın ilim, hikmet, kudret ve azametinin tecelli ettiği yerlerden biri de bitkiler, dağlar ve yollar, insanlar ve hayvanlardaki renklilik ve çeşitliliktir. Aynı sudan sulanıp aynı topraktan çıkan bitkiler, meyveler, sebzeler ve çiçekler türlü türlü renk, desen, şekil, koku, tat ve özelliktedir. Bunlardan göze ilk çarpan “renkleri” olduğu için, burada nazar-ı dikkate renkler verilmektedir.
Dağlar da öyledir. Onların üzerindeki yollar, kısımlar ve taşlar da rengârenktir. Bunlardan beyaz, kırmızı ve simsiyah olanları bulunduğu gibi, bunların karışımından oluşan daha çeşitli renkler dikkatimizi çekmektedir. Dağlar aynı zamanda madenlerin depolarıdır. Buralarda demir, bakır, altın, gümüş, krom, çinko, kurşun, fosfat, kalay, uranyum, bor, kömür ve benzeri maden yatakları yer almaktadır. Bu madenlerin bulunduğu yataklar da rengârenktir.3
Dikkatlerimizi bir yandan tabiatın ihtişamına diğer yandan da bu muhteşem görünümü meydana getiren farklılıkların tek kaynaktan meydana geldiğine ve bunu sağlayan yüce kudrete çeken bu âyetlerde renk ve tür faktörüne ağırlık verildiği görülmektedir. 27. âyetin (dağlar hakkındaki) “farklı renklerde” şeklinde çevrilen kısmıyla her bir rengin farklı tonlarına işaret edildiği ve siyahın en koyu tonunu belirtmek üzere “simsiyah” anlamına gelen nitelemenin cümlenin sonuna bırakıldığı da düşünülebilir.4
Sonuç olarak bu âyet, tabiatta görülen renk zenginliğinin Allah’ın kudret, ilim ve hikmetinin bir yansıması olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı sudan ve topraktan beslenen bitkilerin farklı renk, tat ve kokuda olması; dağların beyaz, kırmızı, siyah gibi çeşitli tonlarda görünmesi, ilahî sanatın muhteşem bir tecellisidir. Her madenin kendine özgü bir renge sahip olması da (altının sarı, gümüşün beyaz, kömürün siyah olması gibi) Allah’ın yaratışındaki ölçü ve dengeyi gösterir. Bu renk farklılıkları sadece görsel bir güzellik değil, aynı zamanda madenlerin işlevini ve değerini belirleyen hikmetli bir düzenin sonucudur. Dağların üzerini süsleyen yeşil bitki örtüsü, mevsimlerle birlikte sararan, kızaran veya çiçeklerle bezenen tabiat manzaraları da bu hikmetin devamıdır. Böylece renkler, hem göze hitap eden bir güzellik unsuru hem de Allah'ın kudretini, sanatını ve rahmetini hatırlatan birer delil hâline gelir.
Âyette bahsedildiği gibi renkli olan dağlara örnek verecek olursak;5



Fatır 35 / 27
Ömer Çelik, Hakkın Daveti Kuran-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları, İstanbul, 2013, c. 4, s. 150.
Râzî, XXVI, 21.
https://sumbulsokak.com/allahin-boyasi-ile-boyanan-renkli-daglar/

