Soru

Vicdani ve Akli Olan İman Hükümleri

"Evet Allah'ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle vicdani ve akli olan imani hükümler" Burada geçen vicdani ve akli olan imani hükümler nedir?

Tarih: 30.01.2022 21:08:59
Okunma: 1172

Cevap

İlgili metin şöyledir: "Akaidî ve imanî hükümleri kavî ve sabit kılmakla meleke haline getiren ancak ibadettir. Evet Allah'ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle, vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. Bu hale, âlem-i İslâmın hal-i hazırdaki vaziyeti şahiddir.’’ [1]

Akaidî ve imanî hükümler; mü’min olan bir kişinin aklıyla kabul edip kalbiyle doğrulaması gereken inançla ve imanla alakalı meselelerdir. Allah’a, meleklere, kitaplara ve diğer iman esaslarına olan imanı, akaidi veya itikadî meseleler olarak ifade edebiliriz. Bu durumda inanılan tüm iman esasları, aklî ve vicdani hükümlerdir. Zira akılla kabul edilip kalple tasdik edilmişlerdir. Çünkü İmanın yeri kalptir ve tasdiktir. Kalpte bu tasdiki yapan da vicdandır.

Bediüzzaman Hazretleri, akaidî ve imanî hükümleri kuvvetli ve sarsılmaz hale getirip huy, karakter ve yaşantı haline dönüştürmenin, ancak ibadetle mümkün olacağını ifade etmektedir. Eğer ibadet olmazsa, inanılan iman esaslarının kişinin şahsi ve toplum hayatındaki eserlerinin ve tesirlerinin çok zayıf olacağını ifade etmektedir. Maalesef, İslâm âleminin mevcut hali de bu hakikati doğrulamaktadır. İnandım deyip her türlü büyük günahı işleyen, namaz başta olmak üzere dinin farzlarını ve diğer ibadetleri kolaylıkla aksatan islâm toplumları, bu gerçeği apaçık göstermektedir.

Vicdanî hükümler meselesini izah edecek olursak;

Rabbimize bize tarif eden dört delil vardır. Bunlar 1-Kainat (evren), 2- Kuran-ı Kerim, 3- Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), dördüncü olarak da vicdandır.  Her insan kendi vicdanıyla bilir ki bu koca kâinatın ve kendisinin bir yaratıcısı ve bu nimetleri kendisine ikram eden bir yaratıcı vardır.

Bediüzzaman Hazretlerine göre vicdan; şuur sahibi fıtrata, manevi latifeye denir. Vicdan; akla bir penceredirAkıl yaratıcısından gaflet etse dahi vicdan yaratıcısını asla unutmaz. Kendisini unutsa dahi O’nu görür ve O’nu düşünür. Hz Üstad’a göre vicdanın irade, zihin, his ve latife olmak üzere dört unsuru vardır. Her birinin kendine göre gayeleri bulunmaktadır. Bu gayeler;  iradenin ibadet, zihnin marifetullah, hissin Allah'ı sevmek, latifenin Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini görüp müşahede etmektir. 

Konunun daha iyi anlaşılması için Risale-i Nur’da geçen "Vicdan cezbesi ile Allah'ı tanır" vecizesini  kısaca izah etmeye çalışalım:

"Vicdanda mündemicdir (yerleştirilmiştir), bir incizâb (çekilme) ve cezbe (çekme). Bir câzibin (çekenin) cezbiyle dâim olur incizâb (çekilme). Cezbe düşer zîşuûr, ger Zülcemâl görünse, etse tecellî dâim pür-şa‘şaa (çok parlak) bî-hicâb (perdesiz). Bir Vâcibü’l-Vücûd’a, sâhib-i celâl ve cemâl, şu fıtrat-ı zîşuûr kat‘î şehâdet-meâb (şahitlik alanı). Bir şâhidi o cezbe, hem diğeri incizâb."[2]

Yani, insanın vicdanında çekilme ile kendinden geçme vardır. Bu Cenâb-ı Hakkın çekmesiyle olur. Eğer cemal sahibi olan Allah vicdana görünse, o zaman vicdan cezbeye gelir, kendinden geçer. Bu şekilde vicdan Allah'ın varlığına şâhit olur. Bunun da delili cezbe ve incizâbdır. Yani çekilme ve kendinden geçme hali ile şâhit olmaktır.

Evet, üç şey vardır ki, başka bir sebep olmadan zatında sevilir. Bunlar, cemal, kemal ve ihsandır. Yani güzellik, mükemmellik ve iyilik, doğrudan sevilir. Bunların da kaynağı Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimleridir. Asıl güzellik sahibi olan ve varlıklara güzellik veren O (cc) olduğu gibi, asıl mükemmellik sahibi olan da O'dur (cc). Yine bütün iyilik ve ihsanların asıl sahibi de yüce Allah'tır. 

Madem bu üç şey zatında sebepsiz sevilir. Elbette bunların asıl kaynağı olan sonsuz cemal, kemal ve ihsan sahibi Allah’a karşı insanda, daha doğrusu vicdanında bir muhabbet ve sevgi vardır. Cenâb-ı Hak cemaliyle, kemaliyle ve ihsanıyla vicdanı kendine çeker, vicdan da çekilir. Cenâb-ı Hakk’ın cemalini, kemalini ve ihsanını gördükçe muhabbet de artar. Muhabbet arttıkça daha fazla cezbe olur. Ve muhabbet artarak nihayette ilâhî aşka kadar ulaşır.

İşte bu cezbe ve incizâb hali, vicdanın Allah'a şâhitliği olup O'nu gösterir. Akıl vazifesini yapmayıp tefekkürü ve ibreti ihmal etse de vicdan yaratanını asla unut(a)maz. Kendi nefsini inkâr etse de; O’nu görür, O’nu düşünür ve her daim O’na yönelir.

Demek ibadet; Allah’ın emrettiği şeyleri yapmak, yasakladığı şeylerden de uzak durmak demektir. Kul düzenli bir şekilde ibadetini yaparsa, o zaman akılda ve vicdanda yerleşmiş olan imana dair hükümler, esaslar ve meyiller sağlamlaşmaya, kökleşmeye ve genişlemeye başlar. Neticede sarsılmaz, hakiki ve kuvvetli bir imanı netice verir.

 

İbadetle alakalı daha detaylı malumat için lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/ibadet-ve-saadet

 

[1] İşarat-ül İ'caz, 131

[2] Sözler, 326


Yorum Yap

Yorumlar