Mezhepler

30.05.2008

4678

Dört Mezheb İmamının Makamı

Büyük müçtehidler mi makamca daha faziletlidir, yoksa tarikatların pirleri olan büyük kutuplar mı?

* *

**** ****

30.05.2008 tarihinde sordu.

Cevap

İslâm tarihinde hem müçtehidler hem de kutuplar ümmete rehberlik eden büyük şahsiyetlerdir.

Müçtehid; Kur’ân ve Sünnet’ten doğrudan hüküm çıkarma yetkisine sahip büyük âlimdir. Dört mezhep imamı İmam Ebû Hanîfe, İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve İmam Ahmed bin Hanbel (rahmetullâhi aleyhim) bu zümredendir. Bu büyük imamlar, İslâm’ın zahirî ve amelî yönünü sistemleştirmiş; ibadet, muamelât, helâl-haram, adalet ve hukuk sahalarında Allah’ın hükümlerini açıklayarak ümmete rehberlik etmişlerdir. Âdeta şeriatın kapısı onların eliyle açılmış, ümmetin dinî hayatı onların ilim temelleri üzerine binâ edilmiştir.

Öte yandan Kutup; tasavvuf yolunda Allah’a yakınlıkta en yüksek dereceye ulaşmış, kalp ve ruh kemâline ermiş zâttır. Gavs ve aktâb gibi velîler; îman derinliğini, ma‘rifetullâhı ve muhabbetullâhı temsil eder. Onların vazifesi, kalpleri arıtmak, îmanı derinleştirmek ve ihlâsı yaşatmaktır. Tarîkatlar, bu mânevî rehberlerin terbiyesiyle doğmuş ve şeriatın ruhunu kalplerde canlı tutmuştur. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda dengeli bir ölçü koyar:

“Umum müçtehidîn değil, belki Ebû Hanîfe, Mâlik, Şâfiî, Ahmed bin Hanbel şâhların, aktâbların fevkındedirler. Fakat hususî fazîletlerde Şâh-ı Geylânî gibi bazı hârika kutublar, bir cihette daha parlak makama sahiptirler. Fakat küllî fazîlet imamlarındır. Hem tarîkat şâhlarının bir kısmı müçtehidlerdendir. Onun için ‘umum müçtehidîn aktâbdan daha efdaldir’ denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahâbeden ve Mehdî’den sonra en efdallerdir.”1 

Bu ölçüye göre, dört mezhep imamı genel fazîlet bakımından tarîkatların büyük kutuplarından daha üstündürler. Çünkü onların hizmeti ümmetin tamamına yönelik küllî bir hizmettir. Buna mukabil, bazı büyük velîler meselâ Şâh-ı Geylânî gibi hususî fazîletlerde daha üstün olabilirler. Fakat bu, onların genel anlamda müçtehid imamların üstünde olduğu mânasına gelmez.

Müçtehidlerin hizmeti ümmetin tamamına yöneliktir ve şeriatın zâhirî ilmini muhafaza eder. Velîlerin hizmeti ise hususîdir; fertlerin mâneviyâtını arıtır ve kalplerini olgunlaştırır. Müçtehidler peygamberlerin şeriat yönündeki vârisleri, evliyâlar ise peygamberlerin mânevî kemâlât yönündeki mirasçılarıdır. Umumî hizmet, şahsî kemâlden daha faziletlidir. Bu sebeple genel olarak müçtehidin makamı, kutbun makamından daha yüksektir.

Müçtehidin vazifesi, risâletin zâhir yönüne benzer: Şeriatı beyân etmek ve öğretmek. Kutbun vazifesi ise risâletin bâtın yönüne benzer: Kalpleri arıtmak ve mâneviyâtı kuvvetlendirmek.

Her ikisi de kıymetlidir; ancak müçtehidin hizmeti ümmete geneldir, kutbun hizmeti hususîdir. Bu yüzden küllî fazîlet müçtehide, hususî fazîlet kutba aittir.

Sonuç olarak; Müçtehidler, ümmetin nazarında efdaldir; çünkü dînin zâhirini muhafaza etmişlerdir. Evliyâlar ve aktâblar hakikat cihetinde yüksek derecelere çıkabilirler; fakat ümmete fayda bakımından müçtehidlerin hizmeti daha şümullüdür.

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2011, s.124


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız