Hanefi mezhebinde diş dolgusu veya kaplama diş yaptıran kişi abdest alırken başka bir mezhep taklit etmesi mi gerekiyor?
Tedavi amacıyla diş doldurtmak veya kaplatmak caizdir. Dolgu, kaplama, tel taktırma, implant yaptırma veya sabit protez, abdest ve guslün sıhhatine engel olmaz. Ancak çıkarılıp takılabilen/sabit olmayan dişlerin gusül abdesti esnasında ağzı yıkarken (mazmaza) çıkarılması gerekir.
Diş dolgusu yapıldıktan ve dolguyu korumak için üstü de kaplandıktan sonra, dolgu ve kaplamanın dışı, dişin dış kısmı hükmünü alır. Bu sebeple, ağız yıkanınca, kaplama yapılan dişler de yıkanmış sayılır. Bu nedenle kişi, gerektiğinde tedavi amaçlı olarak dişlerine dolgu veya kaplama yaptırabilir ve abdest ya da gusül alıp, ibadetlerini yapabilir. Yapılan bu işlem tedavi amaçlı ve zorunlu olduğundan, mezhepler arasında bir ihtilaf söz konusu değildir. Söz konusu tedavinin abdestsiz, cünüp veya adetli iken yapılması da mümkündür. (DİYK)
Bu konuyla alakalı olarak Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:[1]
‘’Abdest vaktinde ağzı yıkamak farz değil sünnettir. Fakat gusül hengâmında ağzını yıkamak farzdır. Az bir şey de yıkanmadık kalsa olmaz, zarardır. Onun için dişleri kaplama lehinde ulemalar (âlimler) fetva vermeye cesaret edemiyorlar. İmam-ı A'zam ile İmam-ı Muhammed (Radıyallahü anhüma) gümüş ve altından dişlerin yapılmasına fetvaları, sabit kaplama hakkında olmamak gerektir.’’
Bu ifadelerinden sonra diş meselesinin umum-ü'l belva şekline girdiğini yani kaçınılması mümkün olmayan genel bir problem haline geldiğini ve hükümsüz bırakılamayacağını ifade eder. Ve ümmeti bu büyük sıkıntıdan kurtarmak çaresini düşünerek, birden kalbine şöyle bir mananın geldiğini söyler: ‘’Haddim ve hakkım değil ki ehl-i içtihadın (âyet ve hadislerden hüküm çıkaran İslâm âlimleri) vazifesine karışayım, fakat bu umum-ül belva (umumî problem) zaruretine karşı, fetvalara tarafdar olmadığım halde eğer mütedeyyin (dindar) bir hekim-i hâzıkın (alanında uzman doktor) gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahirîsinden (dışından) çıkar, bâtın (iç) hükmüne geçer. Gusülde yıkanmaması guslü ibtal etmez. Çünki üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet cerihaların (yaraların) üstündeki sargıların zarar için kaldırılmadığından ceriha yerine yıkanması, şer'an (İslâmî açıdan) o yaranın gasli (yıkanması) yerine geçtiği gibi; böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi dişin yıkanması yerine geçer, guslü ibtal etmez.’’
Dikkat edilirse Bediüzzaman Hazretleri, zaruret durumunda tedavi maksatlı olarak, dindar ve alanında uzman bir doktorun tavsiyesi üzerine dişlere kaplama yapılabileceğini söylemektedir. Tıpkı yaralara sarılan sargı bezlerine mesh edilmesi caiz olduğu gibi, dişin üstündeki kaplamanın yıkanmasını da aynı şekilde değerlendirmektedir.
Ancak bu iznin, ihtiyaca binaen olup süs için kaplama yapılmasına dinen müsaade edilmediğini şöyle ifade eder: ‘’Madem ihtiyaca binaen bu ruhsat (müsaade) oluyor. Elbette yalnız süs için, ihtiyaçsız dişleri kaplamak veya doldurmak bu ruhsattan istifade edemez.’’
[1] Barla lahikası, 171