Lemaatte geçen dimağdaki mertebeleri izah eder misiniz?
“Dimağda merâtib-i ilim muhtelifedir, mültebise”
Dimağda merâtib var, birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir. Sonra gelir taakkul, sonra tasdîk ediyor. Sonra iz‘ân oluyor. Sonra gelir iltizâm, sonra i‘tikād gelir. İ‘tikādın başkadır, iltizâmın başkadır. Her birinden çıkar bir hâlet. Salâbet i‘tikāddan, taassub iltizâmdan, imtisâl iz‘ândan, tasdîkten iltizâm, taakkulde bîtaraf, bî-behre tasavvurda. Tahayyülde safsata hâsıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir. Bâtıl şeyleri güzel tasvîr etmek her demde, sâfî olan zihinleri cerhdir, hem idlâli.
Olay, nesne ve varlıklar hakkında edinilen bilginin insan zihninde farklı mertebeleri/evreleri bulunmaktadır. İnsan hem bu mertebeleri hem de onlar hakkında verdiği hükümleri karıştırmaktadır. Edinilen bilgi zihinde öncelikle hayal edilmektedir. Hayalin ise bir sınırı yoktur. Âdeta olay ve nesnelerin bir ön izlemesi gibidir. Bundan dolayıdır ki gerçek dünyada olmayan çok şeyler hayalde mümkün olur. Bu aşamaya hayal etme yani TAHAYYÜL denmektedir.
Sonra hayal edilen o ilim/bilgi zihin tarafından tasarlanır ve şekillendirilir. Âdeta zihin hayal edilen bu bilginin bir fotoğrafını çizer. Hayal edilen manalar tasavvur sayesinde bir şekle girer. Belirsizlikten kurtulur. Sınırları bellidir. Diğer şeylerden farklı olduğu açıktır. Buna tasarım, zihinde şekillendirme yani TASAVVUR denmektedir.
Bundan sonra zihin, çizdiği bu şeklin, suretin, resmin ne olduğu ve ne olmadığı hakkında fikir yürütür. Edindiği bilgi hakkında tefekkür etmeye başlar. Anlamaya çalışır. Özelliklerini ortaya çıkarır. Bu mertebeye anlamak, akıl erdirmek yani TAAKKUL denmektedir.
Bu aşamadan sonra zihin artık şekillendirdiği ve fikir yürüttüğü bu bilgi hakkında bir hükme varır. Bir kanaat belirtir. Zihin, edindiği bilgi için “Böyledir, şöyledir, iyidir, kötüdür, hayırdır, şerdir, yararlıdır veya zararlıdır” diyerek bir hüküm koyar. Bu hüküm koyma işi zihnin bir faaliyetidir. Yani zihinsel bir hükümdür. Kalbin tasdik etmesinden farklıdır. Zihnin doğrulaması veya yanlışlamasıdır. Hz. Peygamberin (sav) “el-Emin” olduğunu zihnen tasdik eden fakat kalbiyle tasdik etmeyip müşrik kaldıkları örneğinde olduğu gibidir. Bu sayede zihin konuyu/bilgiyi idrak eder. Bu aşamaya TASDİK denmektedir.
Tahayyül-tasavvur-taakkul aşamasında zihin herhangi bir hükme varmaz. Kurduğu cümlelerde “dır, dir” ler yoktur. Hüküm ancak tasdik aşamasında bulunmaktadır. Yalnızca hayal etme, tasarlama, ne olduğu veya olmadığı hakkında düşünmekten ibarettir. Bundan dolayıdır ki bir tasdik söz konusu olmadığından bu aşamalarda insan sorumlu değildir.
Zihin, verdiği bu hükümden sonra yani tasdik aşamasından sonra bilgiyi iyice benimsemeye çalışır. Bu aşamaya boyun eğmek, kabullenmek, anlayış, kavrayış yani İZ’ÂN denir.
Daha sonra zihin benimsediği bu ilim/bilgi vasıtasıyla başka bilgilere de ulaşır. Bu ilim/bilgiyi kendi hakkında lüzumlu görür. Bu aşamasına ise İLTİZAM denir.
Zihin İltizam aşamasından sonra artık bu ilim/bilgi hakkındaki muhalif tüm delilleri çürütür. İlim/bilgi hakkında en küçük bir tereddüdü kalmaz. Artık zihnin o ilim/bilgi hakkında kesin, kat’î bir idraki vardır. Bu aşamaya İTİKÂD denir.
Hz. Üstada göre ilmin/bilginin zihindeki bu aşamaları hakkında varılacak farklı hükümler bulunmaktadır. Bu hükümleri karıştırmanın yanlış olduğunu ifade etmektedir. Zira hükümleri karıştırılan ilmin/bilginin insan hayatını son derece olumsuz etkileyebilecek bir özelliği bulunmaktadır. Denilebilir ki vesvesenin kaynağı bu aşamalar hakkındaki hükümlerin karıştırılmasıdır. Şimdi edinilen ve zihinde farklı aşamaları bulunan ilmin/bilginin hakkındaki hükümleri açıklamaya çalışalım.
İlmin/bilginin TAHAYYÜL edilme evresinde zihin eğer bunun bir hayal aşaması olduğunu bilmezse birçok safsatalara (saçmalıklara) düşebilir. Zira birçok saçmalıklar hayal edebilir. Öyle ise hayal edilen bir şey eğer tetkik, tahkik ve delile dayanmıyorsa onun safsatadan ibaret bir hüküm taşıdığını unutmamak gerekir.
İlmin/bilginin TASAVVUR aşamasında her ne kadar bir resim, fotoğraf, şekil, tasarım varsa da zihnin tasdikinden uzaktır. Bu şekillendirilmiş ve sınırları belirlenmiş olan bilgi tasdiklenmemiştir. Yargıdan mahrumdur. Bundan dolayı “Neden böyle kötü şeyler canlandırıyorum. Hayal ediyorum. Bu zihnimdeki tasarımlardan nasıl kurtulabilirim?” gibi benzeri kuruntular endişeye düşürmemelidir. Çünkü bu aşamada zihin için herhangi bir tasdik etme söz konusu değildir. Unutulmamalıdır ki bu aşamada zihin BÎ-BEHRE yani tasarımları hakkında bir yargıya varmamıştır. Bu tasarımlar hükme varılmamış görüntülerdir. Yalnız hiçbir ihtiyaç söz konusu olmadan kötü şeyleri tasarlamak insanda olumsuz duyguları uyandırabilir. Onun için bilerek ve isteyerek kötü şeyleri canlandırmaktan ve tasarlamaktan uzak durmalıdır.
TAAKKUL aşamasında ise zihin tarafsız olarak ilmin/bilginin ne olduğu veya ne olmadığı hakkında fikir yürütmektedir. Leh ve aleyhte olan her şeyi düşünmektedir. Onun için bu aşamada edinilen ilim/bilgi hakkında zihin BÎ-TARAF yani tarafsızdır. Dikkat edilecek olursa buraya kadar her hangi bir zihinsel tasdik/kabul söz konusu değildir. Bundan dolayı insan sorumlu tutulmamaktadır.
TASDİK aşamasında zihnin edindiği ilim/bilgiyle farklı bilgilere ulaşma imkânı bulur. Bu ilmi/bilgiyi zihin İLTİZAM ETMEK yani doğrulamak veya yanlışlamak ihtiyacı hisseder. Demek zihin doğrulamak veya yanlışlamakla ilmin/bilginin kendi hakkındaki ihtiyacını hissetmektedir.
İZ’ÂN aşamasında zihin, edindiği ilmi/bilgiyi iyice benimsediğinden ona İMTİSÂL etmek yani gereğiyle amel etme ve uyma ihtiyacı hisseder. Yerine getirme gayreti gösterir. Demek oluyor ki insan iyice benimsediği bilgilerin gereğini yapma konusunda heyecan duymaktadır.
İLTİZÂM aşamasında zihin edindiği ilmi/bilgiyi kendisi için lüzumlu gördüğünden ona TAASSUB göstererek sımsıkı sarılır. Onu bırakmak istemez.
İ’TİKÂD aşamasında zihin edindiği ilim/bilgi hakkındaki tüm aykırı fikirleri çürütecek deliller bulduğundan sarsılamaz bir SALÂBET yani inanç taşımaktadır.
Bediüzzaman hazretleri Kelam İlminde Bilgi ve Mantık İlminde ilim başlıklarında anlatılan bu konuyu oldukça zengin bir şekilde ele aldığı görülmektedir. Kelam ve mantıkta ilmin TAHAYYÜL, TASAVVUR ve TASDİK diye anılan üç mertebesi açıklanmaktadır. Hz. Üstad görüldüğü üzere ilmin yedi aşamasından söz ederek bunları ve hükümlerini açıklamaktadır.
İlmin/bilginin geçirdiği evreleri göstermek gerekirse:
ZİHİN
GECİRDİĞİ AŞAMA HAKKINDAKİ HÜKÜM
TAHAYYÜL……………………………………….SAFSATA
TASAVVUR………………………………………..BÎ-BEHRE
TAAKKUL…………………………………………BÎ-TARAF
TASDÎK……………………………………………İLTİZÂM
İZ’ÂN……………………………………………....İMTİSÂL
İLTİZÂM…………………………………………...TAASSUB
İTİKÂD…………………………………………….SALÂBET