FIKIH VE İBADET

24.08.2025

9

Konuşma- İşitme Engelli ve Şizofren Kişilerin İbadet Sorumluluğu

Ateşli hastalık sonrasında dilsiz ve sağır olmuş bir akrabam var. Bu kişinin dini açıdan sorumlulukları var mıdır? Ahirette ibadetlerden sorumlu tutulacak mıdır? Sonradan şizofren hastalığı da oldu. Bununla ilgili detaylı açıklama yapabilir misiniz ?

* *

*** ***

26.08.2025 tarihinde sordu.

Cevap

İslam dinînde sorumluluk (mükellefiyet) “akıl” ve “güç yetirebilmeye bağlıdır. Kişi aklî melekesini kaybettiği dönemlerde ibadetle yükümlü olmaz. Ayıldığında yükümlülük tekrar başlar. Doğuştan veya sonradan sağır-dilsiz olmak tek başına mükellefiyeti kaldırmaz. Kişi işaret- yazı ile anlayıp öğrenebiliyorsa gücü yettiği kadarla sorumludur. Şizofreni gibi aklî melekeleri dönem dönem gideren hastalıklarda da kural aynıdır. Nöbet anında sorumluluk yok, kendisine geldiği zamanlarda sorumluluk vardır.

Kur’ân-ı Kerim'de;

“Allah kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.”[1]

 “Gücünüz yettiği kadar Allah’tan sakının.”[2]

Ayetleri de kişinin durumuna göre mesuliyetinin olduğunu bildirir. Hz. Âişe"den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyuyandan uyanıncaya kadar, akıl hastalığına duçar olandan aklı başına gelinceye kadar ve çocuktan bulûğ (ergenlik) çağına gelinceye kadar.”[3]

Fıkıh kitapları bu hadise dayanarak “mecnun (aklî melekesi yerinde olmayan) mükellef değildir” hükmünü açıkça yazar. Hanefî mezhebinde “mükellef” olmanın şartı akıldır.[4] Hanefîlerde; “Ümmi ve dilsiz kimse yalnız niyetle namaza girebilir.”[5]

Tek başına sağır-dilsizlik mükellefiyeti kaldırmaz. Şâfiî fıkhında; “Dilsizin anlayışlı işareti namazda geçerlidir.”[6] Ayrıca “Dilsiz, dilini hareket ettirerek okuma kasdı taşır (ses çıkaramazsa niyet ve dil hareketiyle iktifa eder).”[7]

Namazda tilavet edemiyorsa niyet ve dil hareketiyle (ses çıkmasa da) kıraat kasteder; hiç yapamıyorsa tesbih ve sükûtla farzı yerine getirmiş sayılması mezheplerde tafsilatlıdır.

Akıl kaybı esnasında mükellef değildir. O anlarda kılınamayan namaz ve tutulamayan oruçlar için günah ve kaza yoktur (cumhurun görüşü) Ayık iken bir rekâtını yakalayacak kadar şuuru yerindeyse o vaktin namazı farz olur (vakit içinde ayık kalan rekât kadar). Mecnunun bilinçsiz olduğu süre zarfındaki namazlar çoğunluğa göre kaza edilmez, çünkü o vakitte mükellef değildi. Hanefî dışı cumhura göre mecnunun orucu da kaza edilmez.[8]

Kişi işitme-konuşma engeli + zihnî engel sebebiyle dinî tebliği hiç anlayamamışsa,

Biz bir peygamber göndermedikçe azap etmeyiz[9]

Ayetinin gereği kaynaklarda mazeret kapsamında değerlendirilir. Sağır-dilsizlik durumunda, anlayabiliyorsa mükellefiyet devam eder, yapamadığı kısmın mükellefiyeti ise düşer.[10]


[1] Bakara 2/286

[2] Teğâbün 64/16-

[3] Ebû Dâvûd, Hudûd, 17

[4] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. 1, s. 93

[5] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. 1, s. 477

[6] Nevevî, el-Mecmû‘, s. 33

[7]Nevevî, el-Mecmû‘,  s. 362.

[8] el-Mevsûʿatü’l-Fıkhiyye (Kuveyt), c. 11, s. 110.

[9] İsrâ 17/15

[10] Nevevî, el-Mecmû‘, s. 33, 362; İbn Âbidîn, Redd, c. 1, s. 477; c. 2, s. 19


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız