24. sözde geçen "Demek, bütün kâinâtı arkada bırakmak şartıyla mahlûkiyetin kapısından Hâlık isminin müntehâsına yetişirsin. Dâire-i sıfâta yanaşırsın." ifadesi izah eder misiniz.
Bahse konu olan yer Risale-i Nur'da şu şekilde geçmektedir:
"Hem bununla beraber Hâlık-ı Zülcelal, herşeye yakın olduğu halde, yetmiş bine yakın nuranî perdeleri vardır. Meselâ: Sana tecelli eden Hâlık isminin mahlukıyetindeki cüz'î mertebesinden tut, tâ bütün kâinatın Hâlıkı olan mertebe-i kübra ve ünvan-ı a'zama kadar ne kadar perdeler bulunduğunu kıyas edebilirsin. Demek bütün kâinatı arkada bırakmak şartıyla mahlukıyetin kapısından Hâlık isminin müntehasına yetişirsin, daire-i sıfâta yanaşırsın." (Sözler, 24. Söz)
Allah hikmeti gereği dünyada bize Zatını göstermemiştir. Fakat bütün kâinatta onun zatından haber veren isimlerini tecelli ettirmiştir. Bu isimlerin herbirinin kaynağı sıfatlardır.
Ayrıca bu isimleri kâinatta tecelli ederken yetmiş bine yakın derece ve perdeler arkasından tecelli ederler. Yani bazı mahluklara cüz’i mertebede tecelli ederken, bazılarına Mertebe-i Kübra’da yani en üst mertebede tecelli eder.
Örneğin: Halık ismi bir insanda küçük mertebede tecelli eder. Bütün insanlarda daha geniş ve külli bir şekilde tecelli eder. Buna bitkileri, hayvanları ve diğer varlıklardaki Halık isminin tecellileri ile birlikte bütün kâinatı nazara aldığımızda ise Halık ismi en üst mertebede tecelli eder.
Şimdi Cenab-ı Hakk’ın Halık ismini bilmek ve tanımak isteyen bir insan kâinatta bu küçük tecelliden yola çıkarak en üst tecelliye ulaştığında anlar ki bu Halık ismi kudret veya tekvin sıfatından menbaını alıyor. Böylelikle isimlerin tecelli dairesini arkada bırakıp isimlerin membaı olan daire-i sıfatı anlar ve ona yanaşır.