Bazı müfessirler çocuktan ihtiyara kadar herkes cennette otuz üç yaşında olacak demişlerse de, âyetteki “vildanun muhalledun (ebedî çocuklar)” tabiri ifade eder ki, dini vazifeleri yapma mecburiyetleri olmayan ve nafile olarak da yapmayan ve büluğa ermeden vefat eden çocuklar, Cennet'e lâyık ve sevimli ebedî çocuklar olarak kalacaklardır. Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki düşünceleri şöyledir:
Birinci Nokta: Kur’ân-ı Hakîm’de وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ beşâretinin sırrı ve meâli şudur ki, mü’minlerin kablelbülûğ vefat eden evlâdları, cennette, cennete lâyık bir sûrette ebedî, sevimli, dâimî çocuk kalacaklarını; ve cennete giden peder ve vâlidelerinin kucaklarında ebedî medâr-ı sürûrları olacaklarını; ve çocuk sevmek ve evlâd okşamak gibi en latîf bir zevki, ebeveynlerine te’mîne medâr olacaklarını; ve her bir lezzetli şeyin cennette bulunduğunu; ve cennet tenâsül yeri olmadığından, evlâd muhabbeti ve okşaması olmadığını diyenlerin, hükümleri hakîkat olmadığını; hem dünyada on senelik kısa bir zamanda teellümâtla karışık evlâd sevmesine ve okşamasına bedel, sâfî ve elemsiz milyonlar sene ebedî evlâd sevmesini ve okşamasını kazanmak, ehl-i îmânın en büyük bir medâr-ı saadeti olduğunu şu âyet-i kerîme وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ cümlesiyle işaret ediyor ve müjde veriyor.1
Yani müminlerin bulûğ çağına gelmeden vefat eden çocukları, cennette ebedî olarak sevimli, tatlı çocuk suretinde kalacaklardır. Cennete giden anne ve babalarının kucağında sonsuz bir mutluluk vesilesi olacaklardır. Böylece ebeveynlerine, çocuk sevgisi ve evlat okşamak gibi en güzel zevkleri yaşatacaklardır. Cennette her lezzet bulunduğu hâlde, “orada çocuk sevgisi yoktur, çünkü orada doğum olmaz” ifadesi hakikati yansıtmamaktadır. Çünkü dünyada kısa süreli ve acılarla karışık bir şekilde yaşanan evlat sevgisine karşılık, ahirette saf, tertemiz ve ebedî bir şekilde çocuklarını sevip okşamak, iman edenler için büyük bir mutluluk kaynağı olacaktır.
Fakat dinen yedi yaşına gelen çocuğa namaz gibi farzlara peder ve vâlideleri onları alıştırmak için, teşvik ederek emretmek ve on yaşına girdiğinde şiddetle namaz kıldırmak ve alıştırmak İslamiyet’te vardır. Demek farz olmadığı halde, nafile nev'inden yedi yaşından büluğa erinceye kadar büyükler gibi namaz kılıp, oruç tutan çocuklar, dindar büyükler gibi büyük mükâfatı görmek için Cennet'te yetişkin yaşında olacaklardır. İbadet etmeyenler ise çocuk olarak kalacaklardır.
Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şöyle demektedir;
“Bir kısım eski tefsirler demişler: "Cennet'te çocuktan gayet ihtiyara kadar herkes otuzüç yaşında olacak." Bunun hakikatı Allahu a'lem şu olacak ki: Sarih âyet ‘vildânun’ tabiri ifade eder ki, feraiz-i şer'iyeyi (dinin farzlarını) yapmaya mecbur olmayan ve mesnuniyet (sünnet olmak) cihetiyle de yapmayan ve kabl-el büluğ (büluğdan önce) vefat eden çocuklar Cennet'e lâyık ve sevimli çocuk olarak kalacaklar. Fakat şer'an yedi yaşına gelen çocuğa namaz gibi farzlara peder ve vâlideleri onları alıştırmak için, teşvikkârane emretmek ve on yaşına girse şiddetle namaz kıldırmak ve alıştırmak şeriatta var. Demek vâcib olmadığı halde, nafile nev'inden yedi yaşından hadd-i büluğa kadar büyükler gibi namaz kılıp, oruç tutan çocuklar, mütedeyyin büyükler gibi büyük mükâfatı görmek için otuz üç yaşında olacaklar…” 2
Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 229
Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 4, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.209

