Bu dünyada keyif verici maddeler haram. Haram olmasının sebebi aklı örtmesi, sarhoşluk ve vücuda verdiği zararlar diye düşünüyorum. Ama bu maddeler ayni zamanda keyif ve neşe de veriyor. "Kendilerine mühürlü halis bir içki sunulur. İşte yarışanlar ancak onda yarışsınlar" âyetinde bahsedilen içkiler de insana keyif ve neşe verecek mi? Sarhoşluk durumu oluşacak mı?
“Onlara (Cennete mahsus, sarhoş etmeyen) mühürlü hâlis bir şaraptan içirilir! Ki onun sonu misktir (içtikten sonra misk kokusu gelir)! İşte, (nefis şeyleri zevk edip) yarış(arak rağbet göster)enler, o hâlde ancak bunda yarışsınlar!” [1]
Bu ayetlerin tefsirinde Elmalılı Hamdi Yazır şu izahları yapmaktadır:
“RAHIK, hiç karışığı olmayan katışıksız şarap, en eskisi, en hoşu da denilmiş ve hepsinin birbirine yakın manalar olduğu söylenmiştir.
Kamus Müterciminin ifadesine göre 'horoz gözü' gibi berrak olana denir ve buna 'bâde-i nâb' denildiği gibi 'ruhak' da denilir.
Burada neşesi ve lezzeti çok, baş döndürmesi yok, Sâffât sûresi âyet 46 ve 47'de geçtiği üzere: "Bembeyaz, içenler için lezzetli, onda bir zarar yoktur."[2] Diye nitelenen beyaz şarap diye tefsir edilmiştir. Nitekim Mukatil: ‘Bembeyaz şarap’ demekle buna işaret etmiştir. Muhammed Sûresinin: "Korunanlara söz verilen cennetin durumu: Orada bozulmayan bir sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzülmüş bir baldan ırmaklar vardır." 15. âyet pasajında [3] nitelenen dört çeşit cennet ırmaklarından biri de içenlere sırf lezzet olan şarap ırmakları olduğu anlatılırken bunlardan murâd, neşe ve lezzetin zirvesini vurgulamak için temsilsel bir anlatım olduğu da baştaki durumu' tabiriyle anlatılmıştı. Onun için bu gibi yerlerde o manadan gaflete düşülmemek gerekir.
Hatîb, tefsirinde şöyle der: Burada rahîk, ‘içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar' buyurulan şarap ırmaklarından başka özel bir şarap olduğu için şöyle niteleniyor: "Mahtûm, mühürlü, ancak içeceklerin yanında açılır. Kapları miskten mühürle kapatılmış, son derecede temiz ve nefis.
Diğer bir mana ile: İçiminde bir sonu, güzel bir bitişi olan bir şarap ki hitâmı misk, sonu, kesimi misk. İçildiği zaman sonu bir misk kokar, içilirken zevk veren tadının mükemmelliğini berbat etmemek için misk kokusu içimin sonunda duyulmağa başlar. Ve bu durum hem o kokunun hem de o içkinin hoş özelliklerinden birini oluşturur. İçildiği zaman berraklığının mükemmelliğinden dolayı gerek içenlerde ve gerek bulunduğu kapta bir keder, bir tortu bırakmaz, yalnız bir misk kokusu bırakır.”[4]
Ayette “zalike” zarfın önce getirilmesi de özgülemek içindir. Yani dünya şaraplarında, zevklerinde değil, o gün iyilere sunulacak olan bu sonu misk olan katışıksız içkide, özellikle bu misk olan sonda/mühürdedir. Öyle ise şimdi imrenmeğe yarışsın, birbirleriyle 'münâfese' edenler= Yarışıp imrenenler, bu dünyada nefis şeyler için yarış edip imrenecek olanlar. Çünkü bir misk olan bu son, bu sonsuz neşe öyle enfes, öyle yüksektir ki, asıl imrenilecek de yarışılacak şey de odur.[5]
Bu âyetlerin ve metinde numaraları geçen diğer âyetlerin tefsirlerine bakıldığında cennetteki içecekler dünya içecekleri gibi rahatsız edici değillerdir. İnsana tam bir lezzet ve zevk verecekleri gibi, hiçbir rahatsız edici (sarhoşluk, mide rahatsızlığı, bedeni veya ruhî herhangi bir rahatsızlık vb.) durumları da olmayacaktır. Zira iki dünya arasında çok farklar vardır. Ancak Kur’ân ifadeleri insanların anlayacağı şekilde anlattığından, tasvirleri yapılan şeyler de genellikle sadece ses ve görüntü benzerliği söz konusudur. Bunun dışında bir benzerlikleri yoktur.
[1] Mutaffifîn, 83/25-26.
[2] Sâffât, 37/46-47.
[3] Muhammed sûresi 15. Ayeti tefsir ederken, cennette sudan, sütten, şaraptan, baldan ırmaklar olduğu, bunların içenlerle lezzet verdikleri izah edilmektedir. Ayrıca dünya şarabı gibi baş döndürmelerinin bulunmadığı da vurgulanmaktadır. Diğer içecekler için de posası olmayan, sâfî, süzülmüş, şeklinde tasvirat yapılmaktadır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Ku’ran Dili, 2. Baskı (İstanbul: Huzur Yayın-Dağıtım, 2005), 7: 374.)
[4] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Ku’ran Dili, 2. Baskı (İstanbul: Huzur Yayın-Dağıtım, 2005), 9: 334-335.
[5] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Ku’ran Dili, 2. Baskı (İstanbul: Huzur Yayın-Dağıtım, 2005), 6: 335.