Kur’ân-ı Kerîm

19.12.2011

70427

Cenazenin Başında Kur'ân Okumak

Bir kısım insanlar ölülere okunan Kur'an hatminin ölülerin ruhuna ulaşmayacağını söylüyorlar. Buna dair hadis-i şerifler var mıdır, ehl-i sünnetin görüşü nedir?

* *

**** ****

21.12.2011 tarihinde sordu.

Cevap

Ehl-i sünnetin görüşü ölülere Kur'ân okumakta bir sakınca olmadığı, aksine ölünün bundan faydalandığı yönündedir. Bir insan namaz, oruç, Kur’an okumak, zikir ve hac gibi amellerinden hasıl olan sevabı başkasına hediye edebilir.[1] Dört mezhebin ve İslâm âlimlerinin fetvası bu yöndedir. Asırlardır da bu şekilde uygulanmaktadır. Çünkü Peygamberimiz (sav) ölülere Kur'an okumayı tavsiye etmiş, sahabeler de bunu uygulamış ve gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Günümüzde birilerinin çıkıp hadislere ve asırlardır fetva verilip uygulanan çok sağlam bir meseleye karşı çıkmasının kıymeti yoktur. Bu konudaki bazı hadisler şöyledir:

"Kuranın kalbi Yâsîn'dir. Bir kimse onu Allah'ı ve ahiret gününü murat ederek okursa Allah onu affeder. Onu ölülerinize okuyunuz."[2]

"Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini Cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar."[3]

"Bir kimse mezarlığa girer de on bir kez "İhlâs" sûresini okur ve sevabını onlara (ölülere) hediye ederse Cenab-ı Allah, orada gömülü bulunanlar sayısınca kendisine hasenat yazar"[4]

"Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere olan ve dehşet içerisinde yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden, samîmî ve sâdık arkadaşından bir duâ bekler. Şayet bir duâ gelecek olsa, bu onun için dünyâ ve içindekilerden daha kıymetli ve sevimli olur. Şüphesiz Allah, kabir ehline, dünyadakilerin duâsı bereketiyle dağlar misâli ecir verir. Dirilerin ölülere gönderebileceği en iyi hediye ise onlar için istiğfâr etmek ve onlar adına sadaka vermektir."[5]

“Sizden biri vefât ettiğinde onu (fazla) bekletmeyin! Onu serî bir şekilde kabrine götürün! Kabrinin baş ucunda Fâtiha sûresi ve ayak ucunda da Bakara sûresinin sonu (Âmene’r-Resûlü) okunsun!” [6]

Yine İmâm Şa‘bî  (Rahmetullâhi Aleyh) konu ile alakalı olarak şöyle demiştir:

“Ensâr, ölünün yanında Bakara sûresini okurdu.”[7]

İmâm-ı Gazalî Hazretleri şöyle buyurur:

"Mezarlıkta ölülere Kur'ân-ı Kerîm okumakta bir mahzur yoktur."[8]

Yine İmâm Gazzalî eserinde Ahmed b. Hanbel'den de şu rivayeti aktarmaktadır;

Muhammed b. Ahmed-i Mervezî anlatıyor: İmam Ahmed b. Hanbel'den işittim, diyordu ki: "Mezarlığa girdiğiniz zaman Fâtiha'yı, Felâk ve Nas sûrelerini ve ihlâs sûresini okuyunuz, sevabını da mezarlıkta yatanlara bağışlayınız; çünkü okuduklarınızın sevabı onlara ulaşmaktadır.[9]

Bediüzzaman Hazretleri ölülere okunan Kur'an'ın onlara ulaşacağını beyan etmenin de ötesine geçerek, bir tek surenin sevabının o kadar ölüye hem de bölünmeden nasıl ulaşacağına dair aklı ikna edici izahlar yapmıştır. Şöyle der:

"Sual: Denildi ki: "Fatiha ve Yâsin ve hatm-i Kur'ânî gibi okunan virdler, kudsî şeyler bazan hadsiz ölmüş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Halbuki böyle cüz'î birtek hediye ân-ı vâhidde (bir anda) hadsiz zatlara yetişmek ve her birisine aynı hediye düşmek, tavr-ı aklın haricindedir (akıl dışıdır)?"  

Elcevab: Fâtır-ı Hakîm (hikmetle yaratan Allah) nasılki unsur-u havayı  (hava tabakasını) kelimelerin berk  (şimşek) gibi intişarlarına ve tekessürlerine (yayılma ve çoğalmalarına) bir mezraa  (tarla) ve bir vasıta yapmış; ve radyo vasıtasiyle bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (A.S.M.); umum (bütün) yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi, öyle de: Okunan bir Fâtiha dahi, (meselâ) umum ehl-i îman emvatına (ölülerine) aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle mânevî âlemde, mânevî havada çok mânevî elektrikleri,  mânevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor.

Hem nasıl ki bir lâmba yansa, mukabilindeki (karşısındaki) binler aynaya herbirine tam bir lâmba girer. Aynen öyle de, bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, herbirine tam bir Yâsin-i Şerif düşer”[10]


[1] İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, 2/263

[2] Müsned, 5/26

[3] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 464/3; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 42600.

[4] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 42596.

[5] Deylemî, el-Firdevs bi-Me’sûri’l-Hitâb, Beyrut 1986, IV, 103/6323; Ali el-Müttakî, XV, 694/42783; XV,749/42971

[6] Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 12/444 (13613); Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, 11/471-472 (8854); Deylemî, el-Firdevs, 1/284 (1115).

[7] İbn Ebî Şeybe, Musannef, 7/113 (10953); Ebü’l-Kâsım el-Lâlekâ’î, Şerhu Usuli İ‘tikâdi Ehli’s-Sünne, 6/1227-1228 (2176).

[8] İmam Gazzali, Ahiret Hayatı, Semerkand Yayınları, terc.Hüseyin Okur, s, 121

[9] İmam Gazzali, Ahiret Hayatı, Semerkand Yayınları, terc.Hüseyin Okur, s, 121

[10] Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Ğaybi, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.59


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız