"Bununla beraber kâinâtın her bir âleminde, her bir tâifesinde esmâ-yı hüsnâdan bir isminin unvanı tecellî eder." cümlesinde geçen bir ismin ünvanı tecelli etmesi ne demektir. Yani neden isim tecelli eder denmemiş de ismin ünvanı tecelli eder denmiştir?
Bahse konu olan yer Risale-i Nurda şu şekilde geçmektedir:
"Bununla beraber kâinatın herbir âleminde, herbir taifesinde, esma-i hüsnadan bir ismin ünvanı tecelli eder. O isim o dairede hâkimdir. Başka isimler orada ona tâbi'dirler, belki onun zımnında bulunurlar. Hem mahlukatın herbir tabakasında az ve çok, küçük ve büyük, has ve âmm herbirisinde has bir tecelli, has bir rububiyet, has bir isimle cilvesi vardır. Yani, o isim herşeye muhit ve âmm olduğu halde öyle bir kasd ve ehemmiyetle bir şeye teveccüh eder; güya o isim yalnız o şeye hastır." (Sözler, 24. Söz)
Üstadımız, bazı yerlerde isim ve ünvanı aynı manada kullanmıştır. Mesela
"Fakat, nasıl ki adliyede Hâkim-i Âdil ünvanı asıldır, hâkimdir. Sâir ünvanlar orada onun emrine bakar, ona tâbi‘dir. Öyle de, her bir tabakāt-ı mahlûkātta, her bir semâda bir isim, bir ünvân-ı İlâhî hâkimdir. Sâir ünvanlar da onun zımnındadır. Meselâ, ism-i Kadîr’e mazhar Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm, hangi semâda Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ile görüştü ise, işte o semâ dâiresinde Cenâb-ı Hakk Kadîr ünvanıyla bizzât orada mütecellîdir. Meselâ, Hazret-i Musa Aleyhisselâm’ın makamı olan semâ dâiresinde en ziyâde hükümfermâ, Hazret-i Musa Aleyhisselâm’ın mazhar olduğu ‘Mütekellim’ ünvanıdır. Ve hâkezâ... " (31. Söz)
Dikkat edilirse İsm-i Kadîr ile Kadîr ünvanı aynı manadadır.
Bir de her bir ismin herbir varlıkta, herbir çeşit ve türde farklı tecellileri vardır. Mesela Halık isminin bir taştaki tecellisi ile bir dağdaki tecellisi farklıdır. Bununla birlikte bütün camidattaki tecellisi daha farklıdır. Bunu bitkilerei hayvanlara, insanlara ve bütün kâinata kıyas ettiğimizde Halık isminin herbirindeki tecellisi farklıdır. İşte bu farklı tecelliler o ismin bir ünvanı olur.