Bilerek veya bilmiyerek büyük konuşma sonrasında tevbe etsek hatamızın farkına varsak yinede sorumlu olur muyuz? Konuştuğumuz şey veya başka bir şey başımıza gelir mi?
İnsanın diline sahip olması hakkında bir çok hadis-i şerifler vardır. Mesela: “Ademoğlu sabaha erdimi, bütün azaları, dile temenna edip: “ Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen istikamette olursan biz de istikamette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız” derler. “ (K.Sitte, C:16,H:5908)
Süfyan İbnu Abdullah (ra) anlatıyor: “ Ey Allah’ın resülü dedim, uyacağım bir amel tavsiye et bana” şu cevabı verdi: “ Rabbim Allah’tır de, sonra doğru ol”
“Ey Allah’ın resülü dedim tekrar. Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir? Eliyle dilini tutup sonra: “İşte şu” buyurdu.( K.Sitte, H:5909)
İnsanın her sözü kaydedilip yazıldığı ve kıyamet günü her sözünden hesap vereceği için insan hayır konuşmaya gayret etmelidir. İnsan konuşmak isteyince önce düşünmeli, sözleri zarar getirmeyecekse konuşmalıdır. Yani insanı harama, mekruha, fitneye, fesada götürmemelidir. Yoksa yerinde, hayırda, hak ve hakikat için konuşmakta bir sakınca yoktur. Dikkat edilmesi gereken şey: Allah’tan gaflet edecek şekilde bilerek veya bilmeyerek yapılacak olan işi kendi nefsimize vermek, bizzat kendimizin yapacağını gösterir ifadeler kullanmak, Allah’ın yardımını, lütfunu unutmayı sonuç verecek kelimeler kullanmamaktır.
İnsanda dil, kalbin tercümanlığını yapar. Kalbin elçisi hükmündedir. Onun için bazan konuşulan sözler kalbin durmundan haber verir. Allah ise her vakit kalbe nazar eder. Kalbinin bu kötü halinden dolayı belaya düşer.
Bununla birlikte insan her zaman kalbinden geçen şeyleri söylemeyebilir. Bazan söylediği sözün kendisi büyük olur. Büyük konuşur. Nefsini yüceltmiş olur. Fakat bundan habersizdir. Bu ise Allah katında hoş karşılanmaz. Bizim önemsiz gördüğümüz nice sözler var ki Allah katında hoş karşılanmaz. Bundan dolayı insan belaya uğrar.
Kader bazen bizim ağzımızdan çıkana bakar. Veya bazen duanın kabul edildiği saate denk gelebilir. Bundan dolayı söylediğimiz şeyin başa gelip gelmeyeceğini tam olarak bilemiyoruz. Yani Allah bilir.
Ne söyleyeyim diye düşünmek, Niçin söyledim diye pişman olmaktan daha iyidir.
Fakat söylediğimiz bir sözden dolayı tevbe edersek o durumun başımıza gelmeyeceğini umarız.
Samimi tevbe günahları imha edebilir. Bir insan istiğfar ederek tam abd olsa; o vakit " Allah onların kötülüklerini iyilklere çevirir." (Furkan, 70) sırrına mazhar olabilir. Hem istiğfar eden, Allah’a sığınır. Allah’a sığınan ise, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstehak olur.
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve esirgeyici bulacaktır.”(Nisa, 4/110)
Abdullah İbnu Mesud (ra) anlatıyor; Resulullah (sav) buyurdular ki: “ Günahtan tevbe eden, bir günah işlememiş gibidir.” (K.Sitte, 7310)
Abdullah İbnu Amr (ra) anlatıyor; Resulullah (sav) buyurdular ki: “ Allah Teala hazretleri, kulun tevbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder.” (K. Sitte, 7312)
“Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir.” (K. Sitte, 7308)
Netice itibariyle o sunucun başımıza gelip gekmeyeceğini ancak Allah bilir.