İnsanın diline sahip olması hakkında bir çok hadis-i şerifler vardır. Mesela:
"İnsan sabahlayınca, bütün organları dile başvurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allah'dan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz."1
Süfyan İbnu Abdullah (ra) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resulü" dedim, "uyacağım bir amel tavsiye et bana!" Şu cevabı verdi: "Rabbim Allah'tır de, sonra doğru ol! "Ey Allah'ın Resulü" dedim tekrar, "Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?" Eliyle dilini tutup sonra: "İşte şu!" buyurdu.2
Resulullah (sa) buyurdular ki:
"Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun. [Tirmizi'nin İbnu Ömer (ra)'den yaptığı diğer bir rivayette, Resulullah: "Kim susarsa kurtulur" buyurmuştur.3
Bir adam ölmüştü, diğer biri, Resulullah (sa)'ın işiteceği şekilde onun için şöyle söyledi:
"Cennet mübarek olsun!" Resulullah (sa) sordu: "Nereden biliyorsun? Belki de o malayani konuştu veya kendisini zengin kılmayacak bir miktarda cimrilik etti!"4
İnsanın her sözü kaydedilip yazıldığı ve kıyamet günü her sözünden hesap vereceği için insan hayır konuşmaya gayret etmelidir. İnsan konuşmak isteyince önce düşünmeli, sözleri zarar getirmeyecekse konuşmalıdır. Yani insanı harama, mekruha, fitneye, fesada götürmemelidir. Yoksa yerinde, hayırda, hak ve hakikat için konuşmakta bir sakınca yoktur. Dikkat edilmesi gereken şey; Allah’tan gaflet edecek şekilde bilerek veya bilmeyerek yapılacak olan işi kendi nefsimize vermek, bizzat kendimizin yapacağını gösterir ifadeler kullanmak, Allah’ın yardımını, lütfunu unutmayı sonuç verecek kelimeler kullanmamaktır.
İnsanda dil, kalbin tercümanlığını yapar. Kalbin elçisi hükmündedir. Onun için bazen konuşulan sözler kalbin durumundan haber verir. Allah ise her vakit kalbe nazar eder. Kalbinin bu kötü halinden dolayı belaya düşer.
Bununla birlikte insan her zaman kalbinden geçen şeyleri söylemeyebilir. Bazen söylediği sözün kendisi büyük olur. Büyük konuşur. Nefsini yüceltmiş olur. Fakat bundan habersizdir. Bu ise Allah katında hoş karşılanmaz. Bizim önemsiz gördüğümüz nice sözler var ki Allah katında hoş karşılanmaz. Bundan dolayı insan belaya uğrar.
Kader bazen bizim ağzımızdan çıkana bakar. Veya bazen duanın kabul edildiği saate denk gelebilir. Bundan dolayı söylediğimiz şeyin başa gelip gelmeyeceğini tam olarak bilemiyoruz. Yani Allah bilir.
Ne söyleyeyim diye düşünmek, Niçin söyledim diye pişman olmaktan daha iyidir.
Fakat söylediğimiz bir sözden dolayı tövbe edersek o durumun başımıza gelmeyeceğini umarız. Samimi tövbe günahları imha edebilir. Bir insan istiğfar ederek tam abd olsa; o vakit,
Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.5
sırrına mazhar olabilir. Hem istiğfar eden, Allah’a sığınır. Allah’a sığınan ise, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstehak olur. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve esirgeyici bulacaktır.”6
Abdullah İbn Mesud (ra) anlatıyor; Resulullah (sav) buyurdular ki:
“ Günahtan tövbe eden, bir günah işlememiş gibidir.” 7
Abdullah İbn Amr (ra) anlatıyor; Resulullah (sav) buyurdular ki:
“ Allah Teala hazretleri, kulun tövbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder.”8
Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tövbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir.”9
Ayrıca bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/nasuh-tevbesi
https://risale.online/soru-cevap/tevbeyi-oyuncak-edenlerin-durumu
https://www.risale.online/soru-cevap/tevbe-ettigimiz-gunahlarin-durumu
Tirmizî, Zühd 61;(2409)
Tirmizî, Zühd 61; (2412)
Tirmizî, Kıyamet 51; (2502)
Tirmizî, Zuhd 11; (2217)
Furkan, 25/70
Nisa, 4/110
İbn Mâce, Zühd 30
Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 30
Kütüb-i Sitte, Hadis No:7270

