Burçlar var mıdır ve doğru mudur.?
Astronomik olarak gökyüzünde yer alan ve güneş sisteminde bulunan 12 takım yıldızından her birine verilen isimdir.
İnsan doğdu vakit, güneşin bulunduğu pozisyonun sembolik ifadesi olarak anlatılır. Burçlar takım yıldızlardır. Gökyüzü haritasında 360 derecelik tam daire üzerinde, yaklaşık 30’derecelik 12 bölümdürler. Yılın her ayında güneş bu burçlardan birine girer.
Kur’an-ı Kerimde Gökyüzü burçlarıyla beraber süslenmiş bir kale ve bir şehir şeklinde gösterilerek ilahi saltanatın haşmeti anlatılmaktadır. Gökyüzünün (burçlarıyla beraber) meleklerle dolu olduğu, buraların onların meskeni bulunduğu anlatılmaktadır.
Bediüzzaman hazretleri bu konu hakkında şöyle demektedir: “ eski gökbilimciler güneşin (dünya) etrafında döndüğünü, güneşin her otuz derecesini burç diye isimlendirdiklerini söyler. Eğer yıldızlar arasında farazi çizgiler çizilerek birleştirilse bir kısım şekillerin ortaya çıkacağı(aslan, oğlak, balık gibi) anlaşılmış olup Bu ilgiye binaen burçlara bu isimler verilmiştir. Şimdiki gökbilimi ise dünyanın dolaştığını dolayısıyla bu burçlar dünyanın bir senelik mesafesinde(yörüngesinde) şekillenmesi gerektiğini bildirir. Öyle ise dünya her bir ayda burçların birinin gölgesinde ve misalindendir. Peygamberimize sorulan “ dünya neyin üzerindedir? Sorusuna cevap olarak buyurmuşlar ki: Bir seferinde boğa(öküz), bir seferinde de balık demiş. Peygamberimiz(sav) bu hadisiyle güneşin dönmediğini, dünyanın döndüğünü soru vaktinde dünyanın boğa(öküz) burcunda diğer soru vaktinde balık burcunda olduğunu ifade ederek dünyanın hareket ettiğini anlatmış oluyordu.”
Talha Ibnu Ubeydilleh(ra) anlatıyor: “ Hz. Peygamber(sav) hilali görünce şu duayı okurdu…… (ey hilal) benim de senin de rabbin Allah’tır.” (K.sitte, h,no: 1857)
Peygamberimiz aya yönelerek “senin de benim de Rabbimiz Allah’tır” sözü, bir kısım insanların, hadiselerin cereyanında “felek” adı altında gök cisimlerine bir etki, güç vermelerini reddir. Bilindiği üzere günümüzde bile, yıldız falı adı altında, olaylar üzerinde yıldızların burçlar denen yıldız kümelerinin etkileri konusunda pek batıl sözler mevcuttur. Görüldüğü üzere İslam, bize en yakın olan, geceleri aydınlatan ve yılın ay ve günlerini hesaplamada, gel-git olaylarında pek belirgin role sahip olan ay’a da “ seni de bizi de yaratan Allah’tır” cümlesi ile hem cahiliye devrinde bir kısım insanlarda görülen ay ve güneşe tapma sapıklığına hem de yıldızlarla ilgili başlıca batıl inançlara son vermiştir. Varlığı başkasına bağlı olan, başkası tarafından yaratılan keyfine göre bir başkasına etki edip onu yaratamaz. Tesir edemez. Gerçek tesir Allah’a aittir.
İslam’ın tevhid inancı, her çeşit tesir ve icraatın Allah’tan geldiğini önemle vurgular.
Hem burçların şuurlu olmadıkları, canlı olmadıkları, ruh sahibi birer varlık olmadıkları bilindiği halde bütün insanları bilecek, her birini diğerinden ayırarak farklı özellikler verecek kadar geniş bir bilgiye sahip olduklarını, insanın bütün özelliklerini alemden toplayabilecek bir kuvvette bulunduklarını, insanları hem birbirinden hem de diğer bütün varlıklardan seçerek hem geçmiş ve geleceklerini bilip hata yapmayarak insan özellikleri kazandıracak bir irade sahibi görmek en büyük bir cehalettir. Çaresizliğin bir başka adıdır. Binbir ismi olan, sonsuz gücü ve kudreti bulunan nihayetsiz bir irade sahibi olan Allah’a vermeyip, şuursuz, cansız, donuk, kendi varlığı başkasından olan burçlardan etkileri bilmek en büyük bir hatadır.
Hem eğer burçlara sorulsa “sizin dükkanınızda, aşk, sevgi, muhabbet, şefkat, nefret, yardımlaşma, kalb, vicdan, hayat, ruh gibi manevi duygular satılır mı? Var mı?” elbette diyecekler ki “ bizde ne böyle malzemeleri işleyecek tezgahlar ve ne de böyle şeyler var.” Demek ki bütün tesirleri, özellikleri veren Allah’tır.