Birinci Söz'deki, "Biz dahi başta ona başlarız" ve İhlas Risalesi'ndeki, "kalp ruhun ayıbını görmez" cümlelerini açıklar mısınız?
Birinci Söz Risalesi şu cümle ile başlıyor:
"Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız."
Burada akla şu sual geliyor: Neden "onunla başlarız" dememiş de "ona başlarız" demiş?
Bu cümlede Üstad Hazretleri'nin muradı, "ben de her işime besmele ile başlarım" demek değil. Böyle bir söz, malum bir şeyi ilam etmek gibi manasız olur.
Onun muradı, "Besmele her hayırlı işin başında zikredildiği için, bizde besmelenin izahına (ona) başlarız" demek ve Birinci Söz'ün üstündeki giriş kısmında bahsettiği sekiz küçük dersten birincisi olarak besmele mevzusuna başlamaktır.
İhlas'daki cümleye gelince; burada ruhun ayıbı diye kasd olunan mana nefsin ayıpları değildir. Çünkü insanın kalbinin gözüyle, nefsinin ayıplarını araştırıp tedavisine çalışmak gibi bir vazifesi vardır. Nefsindeki ayıpları görmemek değil, aksine görmesi gerekir.
Öyle ise cümledeki maksad, bunun dışında bir mana olarak araştırılmalıdır.
İnsan bir beden ve bir ruhtan oluşmakla beraber, ruhunda manevi duygular olarak bulunan bir kısım latifeler vardır. Ruhtaki bu latifelerden biri kalb, biri nefis olduğu gibi biri de ruhtur. Yani ruhumuzda, ruh adında aynı ismi taşıyan bir de latifemiz vardır. Üstad Bediüzzaman 16. Lem'ada bu latifelerden şöyle bahseder:
"Meselâ vicdan, a'sab, hiss, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye gibi letaifi kalb, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi (insan ruhunda bulunan on latifeyi) başka bir surette gösterir." (16. Lem'a ve Barla Lahikası)
İnsan ruhunda, nefis, heva, heves gibi kötülüğü emreden ve terbiye edilmesi gereken özellikler bulunduğu gibi, akıl, kalp, vicdan, ruh gibi gerçeği arayan, değerli ve nefsi dizginlemekle vazifeli latifelerimiz de vardır.
Bu noktadan bakarsak, "kalb ruhun ayıbını görmez" cümlesi ile kasd olunan "ruhun ayıbları var da kalp onları görmezlikten gelir" manasında değildir. "Bu latifelerimiz, aralarında tam bir uyumla çalışır, birbirlerinin kusurunu aramazlar ve birbirinin faaliyetlerini sekteye uğratır bir tavır içinde değildirler" demektir.
Zaten bu söz, bulunduğu yerde, "mümin kardeşler arasında uyumlu ilişkilerin teşviki" sadedinde verilmiş bir misaldir. Manasını da içinde yer aldığı konunun gereği doğrultusunda, bu şekilde anlamak gerekir.