Birinci sualinizde yazdığınız yorum Üstad'ın oradaki beyanlarına uygundur. Fakat bize sorulan yerde "bilemiyorum" demiyor. "Seyyid değilim" diyor ve nesillerin karışmasından falan bahsetmiyor. Dolayısıyla yukarıdaki izahlar oraya göredir. Daha iyi anlaşılması için ayen aşağı alıyoruz:
İddianamede benim hakkımda dört esas var:
Birinci Esas: Güya bende tefahur ve hodfüruşluk var ve kendimi müceddid biliyorum.
Ben bütün kuvvetimle bunu reddederim. Hem Mehdilik isnadını hiç kabul etmediğime bütün kardeşlerim şehadet ederler. Hattâ Denizli'deki ehl-i vukuf, "Eğer Said mehdiliğini ortaya atsa bütün şakirdleri kabul edecek" dediklerine mukabil, Said itiraznamesinde demiş ki: "Ben seyyid değilim. Mehdi seyyid olacak." diye onları reddetmiş.
İkinci Esas: Neşriyatı gizlemesi.
İkinci yorumunuza cevab ise: Zamanın hükmünü kaldırdığı yalan üstadın tabiriyle "maslahat için yalandır" yani bir fayda getirip zarar vermeyecekse yalan caiz olabilir diye bazı alimler muvakkat (vakte bağlı) fetva vermişler. Üstadın vakti geçti dediği bu fetva...
Halbuki Peygamber Efendimizin (sav) verdiği üç maddelik, harbde, hanımına karşı ve küsleri barıştırırken yalana müsaade etmesi bundan farklıdır.
Hem onun sünneti daimidir ve ondan başkası sınırlayamaz ve kaldıramaz.
Mesela, harbde yalan söylemenin zamanı geçmiş olabilir mi? Üstad yalana hiç fetva yok derken bunu da kasd etmiş olabilir mi? Asla!
Meselenin bir daha, bu açıdan mütalaa edilmesi için Üstad'ın beyanlarını buraya alıyoruz:
"Amma maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvası vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünki o kadar sû'-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaatı olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez." (Hutbe-i Şamiye)
Bakın hadisin fetvası ile bu fetvanın hiç alakası yok. Çünkü Üstad'ın kaldırdığı fetva için çizdiği sınırlar belli.
1-(Genel anlamda) Maslahat ve zaruret için yalan. Yani nerde hayırlı bir fayda görse ve tam ihtiyaç varsa orada yalan söyleyebilir.
2- Bazı alimlerin verdiği bir fetva. Yani bütün alimler caiz dememiş.
3- Muvakkat, yani zamanın şartlarına bağlı.
Halbuki hadisin fetvası bu üç noktadan da farklıdır.
1- Hadis genel bir fayda değil üç noktada faydayla sınırlamış: Harbde, hanımına karşı ve küsleri barıştırırken.
2- Bu fetvayı veren bazı alimler değil, bizzat Peygamberimiz sav.
3- Onun fetvası zamanla sınırlı olmaz bütün asırlara hitab eder dinin temeli olur.