Enver Paşa, vatanperver ve dindar bir komutandır. Üstadımızla hasbi ve samimi münasebetleri vardır. Şunu göz ardı etmemeliyiz: Bediüzzaman Hazretleri kişileri değerlendirirken daima insafla hareket etmiş, “İyilikleri kötülüklerinden fazla olan kimse muhabbete layıktır” düsturunu esas almıştır. Ayrıca Üstadımız her meseleye İslamiyet nokta-i nazarından yaklaşmıştır.
Enver Paşa, Bediüzzaman Hazretlerinin İşaratü’l-İ’caz eserinin kâğıt masraflarını bizzat karşılayacak kadar ona hürmet ve muhabbet göstermiştir. Bediüzzaman ise kendi istemediği halde Enver Paşa’nın ısrarı üzerine Darü’l-Hikmet’e girmeye razı olmuş, onun hatırını şirin tutmuştur. Enver Paşa, her daim Üstadımızı taltif etmiş; Bediüzzaman Üstadımız da hakikat mesleği ölçüsünde kıymetini takdir etmiş ve hatırını yüksek tutmuştur.
Sadece Sarıkamış hadisesi değil başka sebeplerle de Enver Paşa’ya ağır ithamlarda bulunan bazı ifrat ehli kimseler olmuştur. Ancak Üstadımız bu tarz meselelere “insaf” nazarıyla bakmıştır. Üstad Bediüzzaman’a göre vatan düşmanlarının Enver Paşa’yı linç ettiği bir hengâmda, Enver Paşa’ya tokat vurmak alçaklıktır. Vatan düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektir. Çünkü Enver Paşa’ya vatan düşmanları saldırıyor. Memleket düşmanları hakaret ediyor. Bizim onlarla birlikte Enver Paşa’ya hakaret etmemiz düşmanlarımızla ağız birliği yapmak anlamına gelir. Bu cihetle Üstadımızın Enver Paşaya karşı oluşturulan kara propagandayı reddettiğini söylemek mümkündür.
Bediüzzaman Hazretlerinin İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı tutumu da aynı ölçüye dayanır. Cemiyet hak ve hakikate hizmet ettiği zaman takdir etmiş, hakikate muhalefet ettiği zaman ise hiç eğip bükmeden eleştirmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde melek gibi insanlar olduğu gibi şeytan gibi kimselerin de bulunduğunu ifade etmekte fayda var. Üstadımız asla toptancı bir yorum yapmamıştır. Çünkü hakikat mesleği buna müsaade etmez. Bu cihetle cemiyete değil cemiyet üyelerine yaklaşımını tek tek analiz etmekte fayda var.
Kısaca ifade etmek gerekirse; Bediüzzaman Hazretleri Enver Paşa, Mehmet Akif gibi dindar cemiyet üyeleriyle güzel dostluklar kurmuştur. Ancak dine düşman olan ve İslam’a muhalefet eden cemiyet mensuplarıyla her daim mücadele etmiş, onlarla birlikte olmamıştır.
Bediüzzaman Üstadımızın Abdülhamid Han’la bir mücadelesi olmuş mudur? Bediüzzaman Üstadımız kendini tanımlarken “Halife Hazretlerine gönülden bağlı bir fert” olarak tarif eder. Abdülhamid Han’ı “veli” olarak görür. Üstadımız istibdatla mücadele etmiştir, Abdülhamid Han ile değil. Abdülhamid Han’a nasihatte bulunmuş, bir İslam âlimi olarak yöneticiyi ikaz ve irşat etmiştir. Mücadelesi şahısla değil, istibdatladır. Abdülhamid Han döneminde tımarhaneye, nezarethaneye atılmasına ve türlü sıkıntılara maruz kalmasına rağmen, onun şahsına karşı bir düşmanlık beslememiştir. Eski Said’in yegâne derdi, her hadiseyi ve meseleyi İslamiyet’in menfaatine çevirmektir.