Azrail, İslam inancına göre Allah’ın emriyle insanların ruhlarını teslim almakla görevli melektir. Dört büyük melekten biridir; diğerleri Cebrail, Mikail ve İsrafil’dir. Azrail’e “Melekü’l-Mevt” yani “ölüm meleği” de denir. Görevi, her canlının eceli geldiğinde onun ruhunu, Allah’ın takdir ettiği şekilde kabzetmektir.
Kur’an-ı Kerim’de ismi doğrudan “Azrail” olarak geçmez, ancak “Melekü’l-Mevt” ifadesiyle bu görevden bahsedilir. Secde Suresi 11. ayette şöyle buyrulur:
“De ki: Sizin canınızı görevlendirilmiş olan ölüm meleği alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”
Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur külliyatında ise Azrail Aleyhisselâm ile ilgili bazı pasajlar ve görüşler yer alır. Önemli bazı ifadeleri özetle şöyle aktarabiliriz:
Üstad, Allah’ın azamet ve izzetine binaen bazı işleri sebepler vasıtasıyla yaptığını, Azrail (as)'ın da ölümlere bir perde olduğunu şu şekilde ifade eder:
Çünkü Yirmi ikinci Söz’ün başında denildiği gibi, herkes, her şeyin hüsn-ü hakîkîsini göremediği için, zâhirî şerriyet ve noksâniyet cihetinde Hâlik-ı Zülcelâl’e karşı i‘tirâz etmemek; ve rahmetini ithâm etmemek; ve hikmetini tenkîd etmemek; ve haksız şekvâ etmemek için, Hâlik-ı Zülcelâl , zâhirî bir vâsıtayı perde etmiş. tâ i‘tirâzlar ve tenkîdler ve şekvâlar o perdelere gidip, Hâlik-ı Kerîm ve Hakîm-i Mutlak’a teveccüh etmesin. Nasıl ki vefât eden ibâdın (kulların) küsmesinden Hazret-i Azrâîl’i kurtarmak için, hastalıkları ecele perde etmiş. Öyle de, Hazret-i Azrâîl’ kabz-ı ervâha perde edip, tâ merhametsiz tevehhüm edilen o hâletlerden gelen şekvâlar, Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etmesin. Öyle de, daha ziyâde bir kat‘iyetle, şerlerden ve fenâlıklardan gelen i‘tirâzlar ve tenkîdler, Hâlik-ı Zülcelâl’e teveccüh etmemesi için, hikmet-i Rabbâniye , şeytanın vücûdunu iktizâ etmiştir.1
Hadislerde geçen “Hz. Musa’nın Azrail’e tokat vurması” olayının ne demek olduğunu, ve Azrail (as)'ın görev ve mahiyeti noktasında şu şekilde görüşlerini ifade etmiştir:
Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm Hazret-i Azrâîl Aleyhisselâm’ın gözüne tokat vurmuş ilâ-âhirihî meâlindeki hadîse dâir ehemmiyetli bir münâkaşayı kaldırmak ve halletmek için yazılmıştır.2
... Azrâîl Aleyhisselâm herkesin ruhunu kabzeder . Bir iş bir işe mâni‘ olmaz. Çünkü nûrânîdir. Nûrânî bir şey , hadsiz aynalar vâsıtasıyla hadsiz yerlerde bizzât bulunabilir ve temessül eder...3
... Sulehânın Hâşiye ervâhını kabzeden başkadır, Ehl-i şekāvetin ervâhını kabzeden yine başkadır. Nasıl ki وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا âyeti işâret ediyor ki, kabz-ı ervâh eden, tâife tâifedir....4
.... ve hâkezâ. İşte bu mesleğe binâen, Hazret-i Azrâîl Aleyhisselâm’ın her ferde müteveccih bir yüzü ve bakar bir gözü vardır. Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm’ın Hazret-i Azrâîl Aleyhisselâm’a tokat vurması, hâşâ, Azrâîl Aleyhisselâm’ın mâhiyet-i asliyesine ve şekl-i hakîkîsine değil ve bir tahkîr değil ve adem-i kabûl değil, belki vazîfe-i risâletin daha devamını ve bekāsını arzu ettiği için, kendi eceline dikkat eden ve hizmetine sed çekmek isteyen bir göze şamar vurmuş ve vurur.5
Herkese dehşet veren Azrail (as)'ın Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine nasıl sevimli ve tatlı geldiğini anlatan şu ifadelerdir:
Bir gün bir duâda, Yâ Rabbi Cebrâîl, Mîkâîl, İsrâfîl ve Azrâîl hürmetlerine ve şefâatlerine, beni cin ve ins şerlerinden muhâfaza eyle meâlinde duâyı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrâîl nâmını zikrettiğim vakit, gāyet tatlı ve tesellîdâr ve sevimli bir hâlet hissettim . Elhamdülillâh dedim. Azrâîl’i cidden sevmeye başladım. Melâikeye îmân rüknünün bu cüz’î ferdinin pek çok meyvelerinden, yalnız bir cüz’î meyvesine gāyet kısa bir işâret ederiz.6
Bakara suresinin 30. ayetini tefsirini sadedinde Azrail (as)'ın dünyanın vefatında da rol almasını şu şekilde ifade etmiştir:
Elcevab Birinci فٖیهَا ile beşerin bir rûh gibi arza nüfûz etmesiyle arzı ihyâ etmesine, ikinci فٖیهَا ise, beşerin fesâdı da Azrâîl gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup arzın imâtesine işârettir. Demek beşer, bir taraftan arzın şifâsı için bir ilaç iken, diğer taraftan ölümünü intâc eden bir zehirdir.7
Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, s 84
Bediüzzaman Said Nursi,Mektubat, Hayrat Neşriyat, s 229
Bediüzzaman Said Nursi,Mektubat, Hayrat Neşriyat, s 230
Bediüzzaman Said Nursi,Mektubat, Hayrat Neşriyat, s 231
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, s 232
Bediüzzaman Said Nursi, Asayı Musa, Hayrat Neşriyat, s 66
Bediüzzaman Said Nursi, İşaret-ül İcaz, Hayrat Neşriyat, s 252