Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur'un birçok yerinde, asker misali üzerinden hakikatleri anlatmaktadır. Sebebi nedir? Acaba bunun manevi bir sebebi var mıdır?
Risale-i Nur’da Bediüzzaman Hazretleri eserlerini en ziyade izah ve tenvir eden nurun, temsiller olduğunu belirtmiş ve bu temsillerin Allah'ın bir inayet eseri olduğunu, kendinde bir hüner olmadığını dile getirmiştir. Aynı zamanda temsiller için de birçok benzetmeler yapmıştır. Her bir temsil her şeyden önce uzak hakikatleri yakın eden bir dürbündür. Yüksek hakikatlere çıkılacak birer merdivendir. Gaybî hakikatlerin, İslam esaslarının seyredildiği ve imanın kuvvetlendiği bir penceredir. Yazılanları tasdik ve ispat eden bir mühürdür. Daha ilk risalelerde, “askerlik temsilâtı” tabiriyle karşılaşırız. Demek bu askerlikle ilgili misallerin kullanılmasında bazı hikmetler vardır. Şöyle ki:
Birincisi: Asker misali herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir misaldir. Çünkü her erkek askerlik yapmakla yükümlüdür. Hanımlar askere gitmese de her aileden birileri mutlaka askere gittiği için yine bilinen bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira eğitimde "bilinenden bilinmeye" yöntemi kullanılmaktadır.
İkincisi: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ın askeridir. "وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ âyetinin askerlik ma‘nâsını ihsâs eden temsîline göre, zerrât ordusundan ve nebâtât fırkalarından ve hayvanât taburlarından, tâ yıldızlar ordusuna kadar olan cünûd-u Rabbâniyeden o küçücük me’murlarda ve bu pek büyük askerlerde hâkimâne tekvînî emirlerin, âmirâne hükümlerin, şâhâne kanunların cereyânları, bedâhetle bir hâkimiyet-i mutlakanın ve bir âmiriyet-i külliyenin vücûduna delâlet ederler."[1]
Üçüncüsü: Isparta Medresetü'z-Zehra erkânlarından Hâfız Ali ağabeyin ifadesiyle "madem ma‘nevî cihad zamanıdır, muvazzaf askeriz"[2] Demek bu zamanda Kur'ân'ın bir nuru olan Risale-i Nur vesilesiyle yapılan manevi cihadda her bir Nur Talebesi bir askerdir.
Dördüncüsü: "Evet, insan bir askerdir. Askerlik vazîfesi başka, hükûmetin vazîfesi başkadır. Askerlik vazîfesi ta‘lîm, cihad gibi dini ve vatanı koruyacak işlerdir. Hükûmetin vazîfesi ise, askerin erzâkını, libâsını, silâhını vermektir. Binâenaleyh, erzâkını te’mîn etmek için askerliğe âit vazîfesini terk edip ticaretle iştigal eden bir asker, şakî ve hâin olur. Bu i‘tibârla insanın Allah’a karşı ubûdiyet, vazîfesidir. Terk-i kebâir takvâdır. Nefis ve şeytanla uğraşmak, cihaddır."[3] Demek bir asker olan insan, kendi vazifesini yapmalı, Allah'ın vazifesine karışmamalı!
[1] Said Nursî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2023, Şua'lar, 7. Şua' s. 140.
[2] Said Nursî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2023, Barla Lahikası, s. 103.
[3] Said Nursî, Hayrat Neşriyat, Isparta 2023, Mesnevi-i Nuriye, s. 214.