Bir zaman, Üstad Said Nursi'nin talebelerine Asay-ı Musa'yı çok yazdırmasının sebebi nedir? Bu eserin ehemmiyeti hakkında ne denebilir?
Bediüzzaman Hazretlerinin dediğiniz tarzda bir beyanı şöyledir; "Sâniyen: Mümkün olduğu kadar Asâ-yı Mûsâ mecmûasını yazmakta fütûr ve tevakkuf verilmesin. O kudsî birinci vazîfenin pek çok ehemmiyeti var. بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ onun hakkında İmâm-ı Alî radiyallâhu anh demiş.[1]
Asay-ı Musa eseri, Hz. Üstadın yazmış olduğu mühim risaleleri bir araya getirdiği önemli bir eserdir. Bu eserde Bediüzzaman Hazretleri; Tabiat Risalesi, 32. Söz'ün Birinci Mevkıfi gibi risalelerle tevhidi, vahdaniyyeti işlemiş ve şirki delil ve ispatlarıyla iptal etmiştir. Yine ayete'l Kübra ve Meyve Risalesi ile birçok imanı esaslar işlemiştir. Öte yandan 10. Söz' den parçalarla ve 9. Şuâ ile haşre iman işlemiştir. 20. Mektup ve 30. Lemâ'dan parçalar ile Allah'ın isim ve sıfatları işlemiştir. Ayrıca Meyve Risalesi bir çok iman esasını beyan ettiği gibi gençlere yaptığı tavsiye, telkin ve izahlarla da onlar için bir klavuz mahiyetindedir.
Bütün bunlarla beraber ihlas risalesi, şükür risalesi, iktisad risalesi gibi eserlerle ibadet ve sosyal hayatta dikkat edilmesi elzem meselelere değinmiştir. Ayrıca yazı mektubu, hizmet mektupları gibi risalelerle de hizmet dusturlarını ve esaslarını işlemiştir.
Hülasa Bediüzzaman Hazretleri, Âsay-ı Musa eserinde insanın en çok ihtiyacı olan konularda Risale-i Nur'un bir fihristesi, özeti mahiyetinde bir eser cem etmiştir. Bu itibarla Âsay-ı Musa'yı okuyan veya yazan kimse bir nevî iman esasları, ibadet, hizmet meseleleri gibi konuları tek bir kitapta okumuş olmaktadır.
Bu sebeple İmam-ı Ali (ra), Risale-i Nur’un bu risalesini Celcelutiye’de “وَاسْمُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ” yani “Asay-ı Musa ismiyle karanlıklar dağılır” fıkrasıyla haber vermiştir.[2]
Hz. Üstad bu haberden devamında şöyle bahsetmektedir;
“Yani karanlığı dağıtacak, asâ-yı Musa (as) gibi ışık verecek, sihirleri ibtal edecek bir risaleden haber vermesi; ve bu mecmuanın “Meyve” kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi; “Hüccetler” kısmı da, Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve takdire mecbur etmesi ve istikbaldeki zulmetleri izale edeceğine çok emareler bulunması ve Asâ-yı Musa (A.S.) bir taşta oniki çeşme akıtmasına ve onbir mu’cizeye medar olmasına mukabil ve müşabih bu son mecmua dahi, “Meyve” onbir mes’ele-i nuraniyesi ve “Hüccetullah-il Baliğa” kısmı onbir hüccet-i katıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki: İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asâ-yı Musa ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkârane haber veriyor.”[3]
Bu risale ile ilgili acip ve mübarek bir rüyayı ve tevilini de Bediüzzaman Hazretleri şöyle anlatmıştır; “Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: "Ben rüyada gördüm ki, sen Hüsrev'le beraber Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın elini öptün." Birden, bir mektup aldım ki, Hüsrev'in hattıyla yazılan Asâ-yı Mûsâ mecmuasını kabr-i Muhammedî aleyhissalâtü vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın mânevî elini, Hüsrev kaleminin vasıtasıyla öpmüş ve rıza-yı Nebeviyeye mazhar olmuş.”[4]
[1] Said Nursî, Emirdağ Lahikası 1, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.254
[2] Said Nursî, Asây-ı Musa, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.2
[3] Said Nursî, Asây-ı Musa, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.2
[4] Said Nursî, Şuâlar Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.523