Soru

Aristo ve Eflatun'un Akıbetleri / Kurtuluş Ehli (Ehl-i Necat) Olup Olmadıkları

Platon (Eflâtun) ve Aristo gibi filozoflar ehl-i necat mıdır? Yani bu iki filozof, ahirette kurtuluş ehli olanlardan mıdır? 

Tarih: 10.02.2025 18:36:40

Cevap

Platon (Eflâtun) (M.Ö. 427-347); İslâm felsefesi üzerinde önemli etkileri olan İlkçağ Yunan filozofudur. Sokrat hocasıdır. Aristo ise; (M.Ö. 384-322) yılları arasında yaşamış olup Platon'un talebesidir. 

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki; ehl-i necat olmak için ya sahih, makbul bir iman sahibi olmak lazım veya fetret ehli olmak lazımdır. 

Birinci şık makbul bir iman konusunda görüş ve düşünceleri itibariyle Eflâtun, Aristo'ya göre kurtuluşa daha yakın görünmektedir.

İkinci şık fetret ehli olma konusunda hemen hemen aynı asırda yaşadıkları için hüküm itibariyle aynıdır denebilir.

“Silsile-i felsefenin en mükemmel ferdleri ve o silsilenin dâhîleri olan Eflâtun ve Aristo, İbn-i Sînâ ve Fârâbî gibi adamlar, “İnsaniyetin gayetü’l-gāyâtı teşebbehe bilvâcibtir. Yani Vâcibü’l-Vücûd’a benzemektir” deyip firavunâne bir hüküm vermişler. Ve enâniyeti kamçılayıp şirk derelerinde serbest koşturarak esbâbperest, sanemperest, tabiatperest, nücûmperest gibi çok envâ‘-ı şirk tâifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esasında münderic olan acz ve zaaf, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp, ubûdiyetin yolunu seddetmişler. Tabiata saplanıp, şirkten tamamen çıkamayıp, şükrün geniş kapısını bulamamışlar.”[1]

"Platon’un Allah ve ruh konularına açık ve doğru olarak çözüm getirdiği problemlerde Aristo eksik ve kapalı kalmıştı. Aristo’nun Tanrı hakkındaki düşünceleri kesin olmamakla birlikte gelecek hayata ilişkin düşünceleri açık ve kesindir: Ruhun, bundan sonra yaşayacağını inkâr etmiyor; ancak bundan Platon gibi, “dini” denilebilecek gerçek anlamda bir düşünce disiplini de ortaya koyamıyordu."[2]

"İslâm filozoflarının Aristo’dan ayrıldıkları ve kendi orijinal görüşlerini sergiledikleri problemlerin başlıcaları şunlardır: Tanrı-kâinat münasebeti, varlığın ilkeleri yani madde ve suret teorisi, âlemin ezelî oluşu veya yaratılmışlığı ve bununla bağlantılı olarak zaman ve hareket problemleri ve ölümden sonra ruhun bekası meselesi."[3]

"Ey arkadaş! Şimdi hayâli baştan çıkar, aklı kafaya geçir. Evvelki iki yolun mağdûb ve dâllîn yolu, hatarları pek çoktur, kıştır dâim güz, yazı. Yüzde biri kurtulur, Eflâtun, Sokrat gibi. Üçüncü yol sehildir, hem karîb, müstakîmdir. Zayıf-kavî müsâvî, herkes o yoldan gider. En rahatı budur ki şehîd olmak, ya gāzi. İşte neticeye gireriz. Evet, dehâ-yı fennî evvelki iki yoldur ona meslek ve mezheb. Fakat hüdâ-yı Kur’ânî üçüncü yoldur onun. Sırât-ı müstakîme îsâl eder o bizi."[4]

Ayrıca Eflâtun hakkındaki şu ifadeler dikkat çekicidir:

"Eflâtun bir tek Tanrı’dan sık sık bahseder. Onun bu noktada sözünü ettiği Tanrı; iyi, güzel, adaletli ve doğrudur; akledilir âlemin doruğundadır; iyiliğin, güzelliğin, doğruluğun kaynağı ve küllî sebebidir. Hem görünen hem de akledilir âlemin hâkimi, hikmetin sahibi, aklın ve gerçeğin dağıtıcısıdır. O artmaz, eksilmez, değişmez; âlemin merkezindedir. Hâsılı her şeyin başı, ortası ve sonu O’dur. Bu vasıflara sahip bulunan Tanrı’nın, tek tanrılı (monoteist) dinlerin benimsediği Tanrı’nın aynısı olduğu söylenebilir."[5]

İkinci şık olan fetret ehli olma konusuna gelecek olursak;

Fetret kısaca "hak dine davetin kesintiye uğradığı dönem" olarak ifade edilmiştir.

"Zaman-ı fetrette وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰي نَبْعَثَ رَسُولًا  ((Biz) bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azâp ediciler değiliz.)[6] sırrıyla, ehl-i fetret ehl-i necâttırlar. Bil’ittifâk teferruâttaki hatîâtlarından muâhezeleri yoktur. İmâm-ı Şâfiî ve İmâm-ı Eş‘arî’ce, küfre de girse, usûl-ü imânîde bulunmazsa (imanın esaslarını bilmese bile), yine ehl-i necâttır. Çünkü teklîf-i İlâhî (mes'uliyet) irsâl (peygamber göndermek) ile olur. Ve irsâl dahi ıttıla' (haberdâr omak) ile teklîf takarrur eder (gerçekleşir). Madem gaflet ve mürûr-u zaman, enbiyâ-yı sâlifenin dinlerini setretmiş. O ehl-i fetret zamanına huccet olamaz. İtâat etse, sevap görür. Etmezse azap görmez. Çünkü mahfî (gizli) kaldığı için huccet olamaz."[7]

Fetret zamanlarına örnekler:

1- Asr-ı saadetten önceki cahiliye dönemi, fetret zamanı olarak ifade edilmiştir.[8]

2- Abbasî hilafetinin son bulmasından Osmanlı Hilafetinin başlangıcı arasındaki zaman dilimi fetret olarak ifade edilmiştir.[9]

Bu iki örneği teyid eden bir ifade şudur:

"Fetret ehlini, İslâmiyet’in doğuşundan önce veya sonraki dönemlerde yaşayıp da hak dinden hiçbir şekilde haberdar olamayan ve mevcudiyetini duymuş olmakla birlikte bazı engeller sebebiyle hidayetinden yeterince nasibini alamamış olan gruplar şeklinde ikiye ayırmak gerekir."[10] Fakat İsa (as) öncesi dönemde yaşayan Platon ve Aristo için ehli fetret denilebilir mi? Eğer bu filozofların yaşadığı M.Ö. 300 küsur yılları fetret dönemi ve bu şahıslar da ehl-i fetret olarak kabul edilirse o vakit "ehl-i necattırlar" denebilir.


[1] Sözler, Hayrat Neşriyat, s. 224.

[2] İstanbul Üniversitesi Felsefe Tarihi Ders Notu, Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya.

[3] https://islamansiklopedisi.org.tr/aristo

[4] Sözler, Hayrat Neşriyat, s. 361.

[5] https://islamansiklopedisi.org.tr/eflatun

[6] İsrâ, 17/15.

[7] Mektubât, Hayrat Neşriyat, s. 269.

[8] Zülfikar, Hayrat Neşriyat, s. 298.

[9] Sikke-i Tadîk-i Gaybî, s. 118; Emirdağ Lâhikası, c. 3, s. 402.

[10] https://islamansiklopedisi.org.tr/fetret


Yorum Yap

Yorumlar