Bediüzzaman hazretlerinin yer yer övdüğü Ankara ehl-i vükufunda kimler bulunmaktaydı, isimleri nelerdir?
Hem o ehl-i vukuf, bütün kardeşlerimizi ve beni tam tebrie edip derler: "Said'in âlimane ve vâkıfane eserlerine iman ve âhiretleri için bağlanmışlar; hiçbir cihette hükûmete karşı bir sû'-i kasdlarına dair bir sarahat ve bir emare, ne muhaberelerinde ve ne de kitab ve risalelerinde bulmadık." diye o heyetin ittifakıyla karar verip biri feylesof Necati, biri Yusuf Ziya (âlim), biri de feylesof Yusuf namlarında imza etmişler. Latif bir tevafuktur ki; biz bu hapse kendimiz hakkında bir medrese-i Yusufiye ve Meyve Risalesi onun meyvesidir dediğimiz gibi, bu iki Yusuf dahi perde altında "Biz dahi o Medrese-i Yusufiye'deki derse hissedarız" lisan-ı halleriyle ifade etmeleridir. Hem cezbeye latif bir delilleridir ki: "Otuzüçüncü Söz ve otuzüç pencereli Otuzüçüncü Mektub" gibi tabirleri, hem kendi kedisinin "Ya Rahîm! Ya Rahîm!" tesbihini işitmesi, hem kendini bir mezar taşı görmesi, cezbe ve hallüsinasyon ihtimaline delil göstermeleridir. SiracunNur 213, Şualar 293
Denizli Mahkemesi'nin ittifakla verdiği karar suretinden
Şahidler ifadelerinde, maznunlara atf ve isnad olunan suçu işledikleri hakkında adem-i malûmat beyan etmişler; bilhassa Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nden Emin Büke'nin riyaseti altında ehl-i vukuf intihab olunan Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti a'zasından ders-i âm ve profesör Yusuf Ziya Yörükhan ve Ankara Dil-Tarih Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitabları Derleme Heyeti a'zasından Yusuf Aykut tarafından tanzim kılınan evrak arasında mevcud raporlarında: Said Nursî'nin yegân yegân tedkik olunan risale ve kitablarında halkı; dini ve mukaddesatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya cem'iyet kurmak kasdında olduğunu gösterir bir sarahat, emare olmadığı.. Şualar 330