RİSALE-İ NUR

02.06.2009

1818

Risaleleri İnceleyen Ankara Ehl-i Vukufundaki Üyeler

Bediüzzaman Hazretlerinin yer yer övdüğü Ankara ehl-i vukufunda kimler bulunmaktaydı ve isimleri nelerdir?

02.06.2009 tarihinde soruldu.

Cevap

Bediüzzaman Hazretleri, Ankara Ehl-i Vukufundan şöyle bahsetmektedir:

Hem o Ehl-i Vukuf, bütün kardeşlerimizi ve beni tam tebrik edip derler: "Said'in âlimane ve vâkıfane eserlerine iman ve âhiretleri için bağlanmışlar. Hiçbir cihette hükûmete karşı bir suikastlarına dair bir sarahat ve bir emare, ne muhaberelerinde ne de kitap ve risalelerinde bulmadık." diye o heyetin ittifakıyla karar verip, biri feylesof Necati, biri Yusuf Ziya (âlim), biri de feylesof Yusuf namlarında imza etmişler. Latif bir tevafuktur ki, biz bu hapse kendimiz hakkında bir "Medrese-i Yusufiye" ve "Meyve Risalesi" onun meyvesidir dediğimiz gibi, bu iki Yusuf dahi perde altında "Biz dahi o Medrese-i Yusufiye'deki derse hissedarız" lisan-ı hâlleriyle ifade etmeleridir. Hem cezbe için latif bir delilleridir ki: "Otuz Üçüncü Söz ve otuz üç pencereli Otuz Üçüncü Mektup" gibi tabirleri, hem kendi kedisinin "Ya Rahîm! Ya Rahîm!" tesbihini işitmesi, hem kendini bir mezar taşı görmesi, cezbe ve halüsinasyon ihtimaline delil göstermeleridir.1 

Bu mühim hüküm, 1943 yılında Denizli Mahkemesinin bilirkişi atamasıyla gerçekleşen incelemeye dayanmaktadır. O Ehl-i Vukuf, bütün kardeşlerimizi ve beni tam tebrik edip, Risale-i Nur hizmetinin mahiyetini, dünyevilikten münezzeh gayesini ve manevi derinliğini tasdik eden mühim noktaları ihtiva etmektedir. Heyetin (Necati, Yusuf Ziya ve Yusuf) ittifakla verdiği iman ve âhiretleri için bağlanmışlar hükmü, Risale-i Nur talebelerinin alakasının uhrevî ve şahsî menfaatlerden uzak olduğunu, eserlerin ise devletin emniyet ve asayişini manevi cihetten desteklediğini gösterir. Hapislerin Medrese-i Yusufiye olarak vasıflandırılması, musibetlerin ve sıkıntıların, fani dünyaya rağbetten vazgeçilerek, kulluk ve Allah'a teveccüh için bir terbiye meydanı olduğu hakikatine işaret eder.

Öte yandan, eserlerde geçen Otuz Üçüncü Söz, Otuz Üçüncü Mektup gibi yüksek manevi ifadeler ile kedinin Ya Rahîm! zikrini işitme hadisesi, felsefî yaklaşımlarca cezbe veya halüsinasyon olarak yorumlanmaya çalışılsa da, kaynaklar, bu türden manevi hadiselerin, kör ve sağır sebeplerin ötesinde, bütün mevcudatın lisan-ı hâl ile Allah'ın Rahmet ve Cemal isimlerini ilân etmesi ve kâinatın her şeyin hikmetle ve iradeyle yaratıldığını gösteren birer mucize olduğunu teyit eder. Başka bir mektubunda Bediüzzaman Hazretleri Ankara ehl-i vukufundan şöyle bahsetmektedir:

Denizli Mahkemesinin ittifakla verdiği karar suretinden şahitler ifadelerinde maznunlara atıf ve isnat olunan suçu işledikleri hakkında herhangi bir malumatları bulunmadığını beyan etmişlerdir. Bilhassa Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke'nin riyaseti altında ehli vukuf olarak intihap olunan Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti üyelerinden ders-i âm ve profesör Yusuf Ziya Yörükhan ile Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ile Türk İslam Kitapları Derleme Heyeti üyelerinden Yusuf Aykut tarafından tanzim edilen evrak arasında mevcut raporlarında Said Nursi'nin tek tek incelenen risale ve kitaplarında halkı dini ve mukaddesatı alet ederek devletin emniyetini ihlale teşvik ettiği ya da cemiyet kurma kastında olduğuna dair bir açıklık veya emare bulunmadığı..2 

Denizli Mahkeme sürecinde şahitler, Bediüzzaman Hazretleri ve talebelerine isnat edilen suçlar hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını ifade etmişlerdir. Özellikle Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke’nin riyaseti altında Ehli Vukuf olarak seçilen Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti üyeleri, Profesör Yusuf Ziya Yörükhan, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ile Türk İslam Kitapları Derleme Heyeti üyelerinden Yusuf Aykut tarafından Bediüzzaman Hazretlerinin risale ve eserleri tek tek incelenmiş ve bu eserlerde devletin güvenliğini bozma, halkı kışkırtma veya gizli bir cemiyet kurma amacı taşıdığına dair herhangi bir ifade veya emare bulunmadığı rapor edilmiştir. Bu nedenle mahkeme kendisine yöneltilen suçlamaları destekleyecek delil olmadığını tespit etmiştir. Risale i Nurda isimleri geçen Ankara ehli vukufunun isimler ve vazifeleri şunlardır:

Yusuf Ziya Yörükhan (1887–1954)

Yusuf Ziya Yörükhan, hem klasik İslami ilimleri (medrese eğitimi) hem de modern bilimleri tahsil etmiş bir din âlimidir. İstanbul'daki Darülfünun İlahiyat Şubesi'nden mezun olduktan sonra, çeşitli liselerde öğretmenlik yaptı ve ardından Ankara'ya geçerek Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevler üstlendi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin kurucu hocaları arasında yer aldı ve burada Dinler Tarihi ve İslam Felsefesi gibi alanlarda profesör olarak dersler verdi. Bilhassa Batı'daki bilimsel çalışmaları takip etmesi ve geleneksel İslami birikimi modern yöntemlerle birleştirmesiyle tanınan Yörükhan, ilmi derinliği ve müşavere heyetindeki rolüyle İslami eserlerin akademik platformda değerlendirilmesinde etkili oldu.3 

Necati Lügal (1881–1964)

Necati Lügal, Doğu dilleri ve edebiyatı alanında Türkiye'nin önde gelen filologlarındandır. İstanbul Darülfünun Edebiyat Şubesi'nden mezun olduktan sonra Almanya ve Fransa'da eğitimini ilerletmiş, özellikle Fars Dili ve Edebiyatı uzmanı olarak tanınmıştır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) bünyesinde uzun yıllar görev yapmış, Şarkiyat Enstitüsü Müdürlüğü görevini üstlenmiştir. İran edebiyatı ve kültürü üzerine çok sayıda eseri Türkçeye kazandırmış ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur. Heyetteki görevi, incelenen risalelerin Arapça ve Farsça tamlamalar içeren dil yapısını ve Doğu kültüründeki yerini dilbilimsel ve edebi açıdan tahlil etme yetkinliğini temsil etmektedir.4 

Yusuf Aykut

Yusuf Aykut, özellikle tarih ve İslami yayıncılık/derleme alanlarında faaliyet göstermiş bir kültür adamıdır. Türk Tarih Kurumu üyeliği ve Türk-İslam Kitapları Derleme Heyeti üyeliği gibi görevlerde bulunmuştur. Bu görevler, onun özellikle Osmanlı dönemine ait yazma eserler, İslami kültür tarihi ve literatürü konusunda geniş bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu göstermektedir. Heyetteki varlığı, risale-i Nurların İslam tarihi ve literatürü içerisindeki yerini ve metinlerin geleneksel İslami terminolojiye uygunluğunu değerlendirmek adına önemli bir uzmanlık sağlamıştır.

  1. Bediüzzaman Said Nursi,Şualar,Hayrat Neşriyat,Isparta s.298

  2. Bediüzzaman Said Nursi,Şualar,Hayrat Neşriyat,Isparta s.330 

  3. TDV, Yörükan, Yusuf Ziya

  4. TDV, Lugal ,Mehmet Necati


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız