Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lahikasında "Amerika gibi din lehinde ciddî çalışan muazzam bir devleti kendine hakikî dost yapmak, iman ve İslâmiyetle olabilir. Biz bütün Nurcular ve Kur’ân hizmetkârları onlara hem haber veriyoruz, hem İslâmiyete hizmette muvaffakiyetlerine dua ediyoruz. Hem de rica ediyoruz ki, bu memleketin bir ehemmiyetli mahsulü ve vatanda ve şimdi âlem-i İslâmda pek büyük fâidesi ve hizmeti bulunan Risale-i Nur’u müsaderelerden kurtarıp neşrine hizmet etsinler." buyuruyor
Amerika gibi zalim bir devlete karşı kurulan bu pozitif cümleleri nasıl anlamamız ve değerlendirmemiz gerekiyor?
Tarihi olaylar kendi döneminin şartları ve hassasiyetleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Hazreti üstadın bu gibi cümlelerini de dönemin şartlarını dikkate alarak değerlendirmemiz gerekir. Çünkü tarihi hadiseler dönemin hassasiyeti dikkate alınmadan değerlendirilirse yanlış sonuçlara ulaşılır.
O dönemin siyasi durumuna baktığımızda Rusya bolşevik iktidarı ile beraber komünizmi yani dinsizlik felsefesini benimsemiştir. Bu dinsizlik felsefesini gün geçtikçe çevre ülkelere yaymaya çalışmış. Dünyada ayrı bir güç dengesi oluşturmaya çalışmıştır. Bundan dolayı 8 ülkeyi de içine alan “Varşova Paktını” kurmuştur. Aynı dönemde Amerika'da Varşova paktı'na karşı ayrı bir güç dengesi olan NATO birliğini kurmuştur. Rusya'ya karşı İslâm devletlerini yanına çekmek için Müslümanlara destek olmuştur. Türkiye sınırları itibariyle Kuzeydoğu tarafından Rusya ile komşu olduğu için komünist iktidarın Anadolu'yu istila etmesi ve komünizmin Anadolu'da yayılması tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye de tam bu dönemde bu tehlikeyi gördüğü için 1952'de Nato’ya katılmıştır. Hz. Üstad da bu tehlikeye karşı birinci derecede iman esaslarını isbat eden Risale-i Nur eserlerini telif etmiş. Bu eserlerle bu dinsizlik felsefesinin belini kırmıştır. Ama siyasi olarak da kominizmi benimseyen ve bunu çevre ülkelere yaymaya çalışan Kominist Rusya’ya karşı Müslüman devletlerini yanına çekmek için Müslümanlara destek olan Amerika’yla ittifak kurulmasını daha doğru bulmuştur. Hz. Üstadın Emirdağı Lahikası'nda geçen “Amerika gibi din lehinde ciddî çalışan muazzam bir devleti kendine hakikî dost yapmak, iman ve İslâmiyet'le olabilir.” Gibi ifadelerini de bu minvalde anlamak gerekir.
Fakat Sosyalist Rusya’nın dağılması ile beraber artık bu tehlike ortadan kalkmıştır. Amerika, sosyalist Rusya'nın yıkılmasından sonra kendisine en büyük düşman olarak “Şeriatı” yani İslâmiyeti ve Müslüman devletleri görmüştür. Zaten mevcut durumda İsrail’in Filistin’e yaptığı bütün zulumlere rağmen Amerika’nın herşeyiyle İsrail’in arkasında durması ve Müslüman ülkelerde çıkardığı kargaşalar bunu gayet açık bir şekilde göstermektedir.
Ayrıca Hz. Üstadın Emirdağın Lahikası'nın başka bir mektubunda Rusya için kullandığı; “Rus da dinsiz kalamaz, geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-i mutlakı kıran ve hak ve hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna’ eden Kur’ân’a tâbi’ olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’âna kılıç çekemez.” İfadeleri zamana, duruma, şartlara göre durumun değişebilceğini, dinimiz, memleketimiz için hangi duruş daha faydalı olacaksa ona göre tavır takınmak gerektiğini gösterir. Mevcut durumda Amerika’nın Filistine ve İslâm dünyasına yaptığı zulumlere karşı Rusyayla ittifak kurmak daha faydalıysa Rusya'yla ittifak kurulabilir ve kurulmalıdır.