Soru

Allah'ın Musa(as) ile Konuşması

Allah ezeli kelamını insanın idrak etmesi imkansız mı? Hz.Musa Allah ile konuştu. Allah kelam-ı nefsi ile mi konuşmuştur onunla?

Tarih: 16.01.2021 04:09:16
Okunma: 5085

Cevap

Allahu Teala hazretleri ebedi ve tek bir kelam ile konuşandır. Bu kelam zati ile kaim olup O’ndan ne ayrı bulunur ne de yok olur. Allah'ın kelam sıfatı harflerden ve seslerden oluşmadığı gibi onun parçalara ve kısımları ayrılması da mümkün değildir.

Ehli sünnete göre Allah kelam sıfatı ile mevsuf olmasaydı bunun zıddını teşkil eden dilsizlik, suskunluk ve çocukluk vasıflarından biriyle nitelenmiş olacaktı. Halbuki bütün bunlar eksiklik ifade eden şeylerdir. Cenabı hak bunlardan pek yüce ve münezzehtir. Şu var ki Allah ezelde kelam sıfatına sahip olmayıp sonradan bununla vasıflanmış olsaydı durumunda değişiklik meydana gelirdi, değişiklikse yaratılmışlık belirtilerindendir.

Kelamın mahiyeti zat ile kaim olan ses ve harfler tarafından ifade edilen bir manadan ibarettir. Nitekim şair şöyle demiştir:

Asıl söz kalpte olandır bil, 

Kalpte bir kılavuz kılınmış dil

 (Bu beyit Eş’ariyye ve Maturidiyye kitaplarının çoğunda şair Ahtal’a nispet edilmiştir) 

Bu sebepledir ki dilciler başka şeye değil, sadece mânâ ifade eden yani kalpteki manaya delalet eden ibarelere kelam demiştir. Şunu hemen belirtmeliyiz ki bu tür lafızlara kelam denilmesi kelama kılavuzluk etmeleri sebebiyledir. Yine aynı sebebe bağlı olarak bütün Müslümanlar mushafın içindeki lafızlara “Allah kelamı” demekte ittifak ettikleri gibi Kur'an okuyanın okuduğu şeye de “kelamullah” demişlerdir

Ehli sünnet alimleri Allah kelamının işitilip işitilemeyeceği hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. İmam Eş'ari'nin tercihine göre var olan her şeyin görülmesi mümkün olduğu gibi işitilmesi de mümkündür. İmam Bakıllani şöyle demiş: “Şanı yüce olan Allah'ın kelamı tabii olarak işitilemez, fakat tabiat üstü bir hadise olarak Cenabı hak kullarından dilediği kimselere kelamını işittirir. Bazı alimlere göre Musa aleyhisselam, Allahu Teala'nın kelamını ses ve harf hastası olmaksızın işitmiştir.

İmam Maturidiye göre ise Allah'ın kelamı asla işitilemeyecektir. Buna göre; Cenabı Hak “ta ki Allah kelamını işitsin”(Tevbe,6) mealindeki ayeti kerimesiyle “ta ki Allah'ın kelamına delalet eden şeyi işitsin” manasını kastetmiştir. Bu alimlere göre Musa aleyhisselam Allahu Teala'nın kelamına delalet eden bir ses işitmiştir, şu kadar var ki arada kitap ve melek vasıtası olmadığından Hz. Musa “Kelimullah”( Allah'ın kendisi ile konuştuğu kimse) diye anılmıştır.

 Bu meselenin tafsilatı “El kifaye” de söyle anlatılmaktadır: Sözün hulasası şudur ki Kur'an'da Musa Aleyhisselam'ın Allah kelamını doğrudan işittiğine dair açık bir ifade yoktur. Ancak Allah'ın ona söylediği onunla konuştuğunu beyanı vardır. Cenabı hak şöyle buyurur: “Allah Musa ile konuşarak söyledi” (Nisa,164) yine “Rabbi ona söyledi” (Araf ,143) buyurmuştur. Allahu Teala diğer bir ayette kullarıyla olan konuşmasını üç mertebe ayırmıştır:  “Allah’ın insanoğlu ile konuşması ancak vahiy ile yahut perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğini bildirmesi mümkün olur” (Şuara 51) Yüce Allah bu ayeti kerimede vahiy yolu; perde arkasından veya peygamber göndermek suretiyle olanlar müstesna beşerle konuşmasını reddetmiştir. Şüphe yok ki vahiy yoluyla konuşmada işitmek bahis konusu değildir. Çünkü vahiy kalbe gizlice bırakılan bir mânâdır, nitekim şu iki ayette aynı mahiyettedir: “Musa'nın annesine vahyettik” (Kasas, 7) “Rabbim bal arısına vahyetti” (Nahl, 68)

 Elçi göndermek suretiyle vuku bulan konuşmada da bizzat gönderin Allah'ın sözü değil gönderilen elçinin sesi işitilir, bu ise gönderenin sesine bir dalaletten ibarettir. Şu halde kulların işittiği ilahi kelamın bizzat kendisi değil, ona delalet eden lafızdır. Perde arkasından duyulan konuşmaya gelince, burada sesin ve harflerin aracılığı zaruridir. Nitekim şu ayeti kerime bunun bir örneğini oluşturmaktadır. “(Musa) ateşin yanına gelince feyizli yerdeki vadinin sağ kıyısından, ağaçtan, ‘Ya Musa alemlerin Rabbi olan Allah benim ben!’ diye nida olundu”(Kasas, 30)

Bu meselede perdeden maksat ağacın, Allah kelamına delalet eden ses ve harfin varlığına mahal teşkil etmesidir. Zira “Allah benim ben, benden başka ilah yoktur” (Taha, 14) tarzında bir ifade ağacın kendi sözü olamaz, olsa olsa Allah kelamı olur. Ne var ki bu sözü ağaçtan işitilmektedir. Şu halde gerek ağaç gerek bu harfler de sesler yüce Allah'ın kelamını anlamak için birer vasıtadır; işten ilahi kelamın bizzat kendisi değil, ona delalet eden şeydir. Buna göre Hz. Musa'nın özellikle “Kelimullah” diye anılması, onun bu nevi bir ilahi bir mükâlemeye nail olması bakımındandır. Şayet biri kalkar buna “vasıtasız konuşma” diyecek olursa fazla yadırganmaz. O takdirde bunun manası “kitap ve peygamberlerin aracılığı bulunmayan bir konuşma” demek olup, “ses ve harflerin aracılığı olmaksızın” mânâsına gelmez. Nasıl duyular aleminde “Hükümdar filanla herhangi bir aracı olmaksızın konuştu” denilirse, bununla harf ve ses aracılığın ortadan kalktığı kas edilmez, sadece “Hükümdar o adama mektup veya elçi göndermemiş, şifahen konuşmuş” demek istenir. İşte söz konusu ettiğimiz mesele de bunun gibidir.

(Bekir Topaloğlu,  Nureddin Es-Sabuni Maturidiye Akaidi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul-2014,13. Baskı, s,75-80.)


Yorum Yap

Yorumlar