Bir tefsirde Fatiha suresinde geçen "Melik O’nun zâtına, mâlik ise fiiline ait sıfatlardır." böyle bir ibare geçiyor. Tam anlayamadım açıklayabilir misiniz? Melik sıfatı da Malik sıfatıda fiilinde değil midir? Birinin zatında diğerinin fiilinde olmasını sağlayan fark nedir?
Cenab-ı hakkın zati sıfatları herkesçe malumdur. Bunlar,
Vücûd, Kıdem, Beka, Muhâlefetün lil-havâdis, Kıyâm binefsihî, Vahdâniyetdir.
Subuti sıfatları ise; Hayat, İlim, İrade,Semi, Basar, Kelam, Kudret,Tekvin dir
Bu sıfatlardan türeyen isimlere ek olarak da Allah'u Teala'nın(c.c) FİİLİ İSİMLERİ vardır. Bu fiili isimler daha çok kainatta icaraatlarla tezahür etmektedir. Mesela varlıklarda "Musavvir" isminin şekillendirme olarak tecellisi. Tohumların "Fettah" ismi ile açılması, varlıkların "Rezzak" ismi ile beslenmeleri gibi kainatta tecelli eden bu olaylar Allah(c.c) bu fiili isimlerin tecellisi olarak tezahür etmektedir.
Tefsirde geçen "melik zatına ve malik fiillerine bakar" kavramlarına gelince şu izah yapılabilir. Allah (c.c) zatı itibariyle her şeye gücü yetecek güç ve kudrete sahip yani "melik" olduğunu gösterir. O "melik" tir çünkü zatı itibariyle her şeye güç yetirir ve yetirebilir. Onun her şeye güç yetirebildiğini ise kainattaki icraatlarından anlıyoruz. Yani onun "melik" olduğunu kainattaki "malikiyetinden" anlıyoruz. Kainatta her şeye "malik" olması onun aynı zamanda "melik" olduğunu göstermektedir. Allah'ın(c.c) tüm kainat ve içindekilerine "malik" olduğunu, kainattaki muhteşem düzenden anlamaktayız. Ancak her şeye "malik" olan bir zat bu icraatlari yapabilir. Her şeye "malik" olan bu zatın da malikiyetini gösterebilmesi için aynı zamanda "melik" olması gerekir. O zatında MELİK' tirki kainatta icraatlerinde her şeye MALİK'tir.
"İsim, Cenâb-ı Hakkın zâtî isimleri olduğu gibi, fiilî isimleri de vardır. Bu fiilî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır.
S - Bu fiilî isimlerinin kesretle tenevvüü neden meydana geliyor?
C - Kudret-i ezeliyenin, kâinattaki mevcudatın nevilerine, fertlerine olan nispet ve taallûkundan husule gelir. Bu itibarla, بِسْمِ اللهِ kudret-i Ezeliyenin taallûk ve tesirini celb eder. Ve o taallûk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyleyse, hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın! (İşarat-ul İ'caz)