Engelli insanlar hayatları boyunca çok acı çekiyorlar. Allah neden bunu insanlara reva görüyor? O kadar acı çekmelerine Allah'ın izin vermesinin sebebi ne?
Allah’ın yaptığı her şey hikmetlidir. Allah abes iş yapmaz. Engelli bireyleri Allah acı çeksinler diye yaratmamıştır. Onları öyle imtihan etmek istemiş olabilir veya onlara bazı engeller vererek, ahirette büyük mükafatlar vermek istemiş de olabilir. Her şey Cenab-ı Hakk’a ait olduğu için dilediğini dilediği şekilde yapabilir. Kula düşen rıza ile kabuldür.
Bu suale iki farklı yönden cevap verilebilir:
1) Allah (c.c) kullarını istediği gibi imtihan eder. Buna hiçbir kulun itirazı olamaz. Çünkü tüm kâinat ve içindekiler Allah’ındır. Allah (c.c) kimseye karşı haşa borçlu değildir; asıl borçlu olan kullardır. Allah (c.c) bir kısım insanları engellilik ile imtihan edebilir. Kulun bu duruma itiraz etmeye hakkı yoktur. Herkesin imtihanı elbet bir gün bitecektir. Bu engelli olma durumu da geçicidir. Bu dünyadan sonra herkes çektiği sıkıntıların karşılığını ebedi olarak kat kat alacaktır. Bir hadis-i kudside, “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm.” (Tirmizi, “Zühd”, 58) buyurulmuştur. Var olmak, insan olmak gibi çok büyük nimetlerin yanında kişinin imtihan gereği geçici dünya hayatında engelli olması itiraz edilecek bir durum değildir. Yeter ki kul Allah’tan (c.c) bir alacağı varmış gibi itiraz etmesin, sabır ve şükretsin.
2) Günlük hayatımızda bazı kimseler, engelli insanlara bakıp güya onlara acıyarak Allah (c.c)’ın rahmetini sorgulamaktadır. Halbuki bu dünyadaki hiçbir musibet dini olmamak şartıyla gerçek manada bir musibet değildir. Nice musibet ve eksiklikler vardır ki kişiye ahirette çok büyük sevaplar kazandırabilir. Bu yüzden nice engelli insanlar, sağlıklı insanlardan daha çok Allah’a (c.c) (c.c) kulluk edip şükreder. Bu konuda bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mü’minin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mü’mine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, “Zühd”, 64.)
Bazı kişiler ister engelli ister sağlam ister fakir ister zengin olsun yine de hayatlarından maalesef şikâyet etmektedirler. Çünkü onlar yaşadıkları hayattan memnun olmamaktadırlar. Hangi konumda olursa olsunlar kendilerine göre dertleri ve sıkıntıları bulunmaktadır. İnancı kuvvetli insanlar bu durumlara sabır ve şükürle karşılık verirken; imanı zayıf insanlar ise şikâyet edip sitemde bulunmaktan ve bunalıma girmekten öteye gitmemektedirler.
Gerçek manada bu dünyanın sahibini tanıyan ve bilen hiçbir şekilde bu sıkıntıların altında ezilmez, kendisine dayanacak mutlak ve nihayetsiz bir güç bulmuş olur.
Hem bela ve musibetlerin birçok hikmetleri vardır.
Belâ ve Musibetlerin Bazı Hikmetlerini Şöyle Sıralayabiliriz:
1. İmtihana vesile olması.
2. Günahların affına vesile olması.
3. Manevi makam ve derecelerin yükselmesine vesile olması.
4. Ömrün bereketlenmesine vesile olması.
5. Acizliğini ve fakirliğini hissederek gafletten uyandırmaya vesile olması.
6. İlahi ikaza vesile olması.
7. Sabrederek sevap kazanmaya vesile olması.
8. Fark edilemeyen nimetlerin fark edilip şükre vesile olması.
9. Ölümü hatırlatıp ahiret için çalışmaya vesile olması.
10. Daha büyük musibetlerin gelmesine engel olması.
11. İhlasa vesile olması.