Allah’ın (c.c) yaptığı her şeyde derin bir hikmet vardır ve O, abes bir iş yapmaz. Engelli kişilerin yaratılmasının temel nedeni, onların sırf acı çekmeleri değildir. Bu durum, Allah'ın isteğinin gerçekleşmesi ve kullar için farklı birer imtihan şeklidir.
Cenab-ı Hak, onları bu şekilde imtihan etmeyi dilemiş olabileceği gibi, bu engeller aracılığıyla onlara ahirette çok büyük mükâfatlar vermek istemiş de olabilir. Zira her şey Allah’a (c.c) aittir ve O, dilediğini dilediği şekilde yaratabilir. Kula düşen ise bu durumu rıza ve teslimiyetle kabul etmektir.
1. Allah'ın Kararına İtirazın Olmaması
Allah (c.c) kullarını istediği biçimde imtihan eder ve tüm kâinatın sahibi olduğu için hiçbir kulun buna itiraz hakkı yoktur. Bir kısım insanlar engellilikle imtihan edilirken, bu durumun kendisi geçicidir ve ahiret hayatına yönelik büyük bir yatırım aracıdır.
Herkesin imtihanı elbette bir gün bitecek ve bu dünyada çekilen sıkıntıların karşılığı ebedi hayatta kat kat alınacaktır. Bir hadis-i kudside şöyle buyurulmuştur:
Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm. 1
Var olmanın ve insan olmanın büyük nimetleri düşünüldüğünde, imtihan gereği yaşanan geçici bir eksiklik, şikâyet sebebi değil, sabır ve şükür vesilesi olmalıdır.
2. Musibetlerin Ahirete Dönük Karşılığı
Bazı kişilerin engelli insanlara acıyarak Allah’ın rahmetini sorgulaması yersizdir. Çünkü dini olmamak şartıyla bu dünyadaki hiçbir musibet, gerçek manada bir musibet değildir. Nice eksiklik ve zorluk, kişiye ahirette büyük sevaplar kazandırabilir. Bu yüzden birçok engelli insan, sağlıklı olandan daha çok kulluk edip şükrederek manevi olarak daha üstün bir konuma ulaşabilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) müminin halinin güzelliğini şu şekilde açıklamıştır:
Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur. 2
İnancı kuvvetli insanlar, her zorluğa sabır ve şükürle karşılık verirken, imanı zayıf olanlar şikâyet ve bunalımdan öteye gidemezler. Gerçek manada hayatın sahibini tanıyan bir kul, bu sıkıntıların altında ezilmez; kendisine dayanacak mutlak ve sonsuz bir güç bulmuş olur.
(Tirmizi, “Zühd”, 58)
(Müslim, “Zühd”, 64)

