Soru

Allah'ın Rızası

Allah rızası nedir? Neden bu kadar ehemmiyet veriliyor? Bir şeyi nasıl sırf Allah rızası için yapabiliriz?

Tarih: 2.05.2021 04:04:53
Okunma: 2759

Cevap

Allah rızası; yaptığımız tüm ibadet ve işlerimizde Allah’ın emir ve yasaklarına göre hareket etmek ve amellerin neticesinde de sadece ve sadece Allah’ın hoşnudiyetini gözetmek demektir. İslâmî literatürde buna ‘’ihlâs’’ denir.

İhlâs; yapılan işin sadece ve sadece Allah (cc) rızası için yapılmasıdır. Sadece Allah (cc) rızasının gözetilmesi, o amelin sadece Allah (cc) tarafından bilinmesinin bize yetmesi anlamına gelmektedir. Çünkü bir kul, amelinin sadece Allah (cc) tarafından bilinmesi ile yetinebilme seviyesine gelmişse, halklara ve onların nazar ve alkışlarına itibar etmeyecektir. Böylelikle riya ve teveccüh-ü nas (insanların beğenisi) gibi fena hasletlerden de kurtulmuş olacaktır.

Öyleyse gerek hayırlı bir ameli işlerken gerekse kötü, fena bir amelden sakınırken gayemiz, niyetimiz ve hedefimiz; sadece Cenab-ı Hakk’ın rızası olmalıdır. O (cc) razı olsa ve kabul etse yeter, diyebilmektir.

Zira insanın fıtratında derç edilmiş olan beğenilme, alkışlanma, takdir edilme ve onaylanma arzusu ile makam ve şöhret düşkünlüğü gibi şiddetli duyguların baskısı altında yaptığı amellerinin sadece ve sadece Allah (cc) tarafından bilinmesini, takdir edilmesini ve beğenilmesini (ihlâs) en büyük bir saadet ve zevk bilmek, ancak kâmil bir kul olmakla mümkündür.

Demek ihlâs; sözlerimizin, yaşantılarımızın, fiillerimizin ana unsuru ve temelidir. İbadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah (cc) için yapmak, demektir. Amellerimizin ruhu, esası, özü, madeni, nuru ve temelidir ihlâs. Bediüzzaman Hazretleri ihlâsın ehemmiyetini anlatırken, bir dirhem ihlâslı amelin Allah (cc) katında batmanlarla ihlâssız amelden daha kıymetli ve değerli olduğunu söyler. Velev ki bu amel görünüşte çok kıymetli ve yüce bir amel olsun. Bu hususta pek çok âyet-i kerîme ve hadis-i şerif olduğunu bilmekteyiz.

Allah'ın bir kulundan razı olması, o kul için dünya ve âhirette en büyük bahtiyarlık ve en büyük nimettir. Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Süleyman'ın (as); "Rabbim! Bana ve ana-babama lütfettiğin nimete şükretmemi ve senin razı olduğun sâlih ameller işlememi bana nasip eyle ve beni rahmetinle sâlih kullarının arasına dahil et." (1) diye dua ettiği bildirilmektedir.

Yine Kur'ân-ı Kerîm'de müminler, Allah’ın rızâsını kazanmaya teşvik edilmiş, rızâ mertebesine ermenin en büyük saadet ve huzur olduğu şöyle bildirilmiştir: “Bugün doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlar için, ebedî kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan hoşnuttur, onlar da O’nun rızasını kazanmaktan ötürü mutludurlar. İşte büyük kurtuluş budur.’’ (2)

Başka bir âyet-i kerîmede Allah’ın razı olduğu kulların kurtuluş ehli oldukları ise şöyle bildirilmiştir: ‘’Onları (orada ebedî kalmak üzere) altından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah’tan yanadırlar; iyi bilinmeli ki kurtuluşa erecek olanlar da Allah’tan yana olanlardır! (3)

Bu meyanda onlarca âyet-i kerîmeyi Kurân-ı Kerîm’de görmek mümkündür.

Yukarıdaki izahlardan net bir şekilde anladık ki; niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. Öyleyse, necat (kurtuluş), halâs, ancak ihlâsladır. (R. Nur’dan)

Demek niyet; yapılan amelin hem mahiyetini hem de akıbetini tayin eden büyük bir güç ve öneme sahiptir. Zahiren, cihâd ehli olup cengaverce savaşan bir kimsenin niyeti o kişinin akıbetini belirler. Aşağıdaki örnek bunun için oldukça manidardır.
Kuzman, herkesin cesaret ve kahramanlığı ile bildiği bir kimseydi. Peygamberimiz (sav) daha önceden onun cehennem ehli olduğunu söylemiştir. Kuzman, bir savaş sonrası ağır yaralı bir hâlde iken, biri der: “Vallahi, bugün büyük cesaret gösterdin. Müjdeler olsun sana.” Kuzman der: “Ne müjdesi? Ben ancak kavmimin şerefi için savaştım. Yoksa savaşmazdım.” Daha sonra, yarası şiddetlenince, acıya dayanamaz, kendini öldürür. (4)

Görüldüğü üzere niyetinde Hakkın rızası yerine kavminin rızası ve beğenisi olduğundan zahiren şehitlik gibi bir makamda görünürken hakikatte cehennem ehli bir nasipsizdir. Bu noktadan niyet amelin içeriğini ve akıbetini değiştirmektedir.

Netice itibariyle; ibadetlerimizi sadece Rabbimiz emrettiği için yapıp neticesinde de sadece Allah’ın (cc) rızasını ve hoşnutluğunu gözetirsek o zaman o amelimiz ihlâslı bir amel olur ve bu şekilde Allah’ın (cc) rızasını kazanmış oluruz.

Ve biliriz ki Allah (cc) bizden ve yaptıklarımızdan razı ise bütün dünya küsse, bütün insanlar reddetse hiçbir kıymeti yoktur. O (cc) razı olsa ve kabul etse yeter. Sevgili Peygamberimizin (sav) bir hadis-i şerifiyle bitirelim: “Ameller, niyetlere göredir.” (5)

 

  1. (Neml, 27/19)
  2. (Mâide 5/119)
  3. (Mücâdile 58/22)
  4. (Buharî, Cihad, 77)
  5. (Buharî, Bed’ül-Vahy, I)

Yorum Yap

Yorumlar