14. Lema'nın ikinci suali olan Âl-i Abâ hakkındaki mesleyi şerh edebilir misiniz? Peygamberimiz'in (asm) mübarek hırkasını ehlinin yani ailesinin üzerine örtmesinin hikmeti ne içindir?
İlgili ısmı cümlü cümle kısaca izah etmeye çalışalım.
"İkinci Suâl: Âl-i Abâ hakkındadır. Kardeşim! Âl-i Abâ hakkındaki cevabsız kalan suâlinizin çok hikmetlerinden yalnız bir tek hikmeti söylenecek."
İzah: Bu sual Hz. Peygamberin (sav) mübarek hırkası altına aldığı ehli yani ailesi ile ilgilidir. Bu sualin izahında Hz. Peygamberin (sav) ehli ile alakadar olarak bilinmesi gereken çok faydalardan, hikmetlerden yalnız bir tane fayda anlatılyor.
"Şöyle ki: Resûl-ü EkremAleyhissalâtü Vesselâm, giydiği mübârek abâsını, Hazret-i Ali (ra) ve Hazret-i Fâtıma (ra) ve Hasan (ra) ve Hüseyin’i (ra) üstlerine örtmesi ve onlara bu sûretle لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَالْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهيرًا âyetiyle duâ etmesinin esrârı ve hikmetleri var. Sırlarından bahsetmeyeceğiz."
İzah: Hz. Peygamber (sav) giydiği mübarek hırkasını Hazret-i Ali (ra) ve Hazret-i Fâtıma (ra) ve Hasan (ra) ve Hüseyin'ın (ra) üstlerine örterek onlar için “Ey ehl-i beyt! Allah (bu emirleriyle), sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzab, 33) emr-i ilâhisini dua gibi okuyarak onlara dua etmiş. Hz. Peygamberin (sav) bu hal ile dua etmesinin çok sır ve hikmetlerinden sadece hikmet kısmı açıklanacaktır.
"Yalnız, vazîfe-i risâlete taalluk eden bir hikmeti şudur ki: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ ve istikbâlbîn nazar-ı nübüvvetiyle otuz kırk sene sonra Sahâbeler ve Tâbiînler içinde mühim fitneler olacağını ve kan döküleceğini görmüş. İçinde en mümtâz şahsiyetlerin, abâsı altında olan o üç şahsiyet olduğunu müşâhede etmiş. Hazret-i Ali’yi (ra), ümmet nazarında tathîr ve tebrie etmek ve Hazret-i Hüseyin’i (ra) ta‘ziye ve teselli etmek; ve Hazret-i Hasan’ı (ra) tebrîk etmek ve musâlaha etmek ile ve mühim bir fitneyi kaldırmakla şerefini ve ümmete azîm fâidesini i‘lân etmek; ve Hazret-i Fâtıma’nın (ra) zürriyetinin tâhir ve müşerref olacağını ve “Ehl-i Beyt” ünvân-ı âlîsine lâyık olacaklarını i‘lân etmek için, o dört şahsa kendiyle beraber “Hamse-i Âl-i Abâ” ünvanını bahşeden o abâyı örtmüştür."
İzah: Bu noktada bu hadisenin sadece Rasul-ü Ekrem’in (asm) peygamberlik vazifesiyle alakalı olan hikmet ciheti şudur ki; Cenab-ı Hakk bir mucize olarak Hz. Peygambere (sav) gaybı bildirmiş. Yani Sevgili Peygamberimiz (sav), kendisinden otuz kırk sene sonra sahabe ve tabiinler içinde ortaya çıkacak mühim hadiselerin ve fitnelerin olacağını görmüş. Hırkası altındaki üç ferdi bu fitneler içinde müşahede etmiş. Ümmetin nazarında Hz Ali’nin o fitnelerden temiz ve beri olduğunu göstermek, Hz Hüseyin’in o fitneler karşısında uğrayacağı eziyetler sebebiyle onu teselli etmek ve Hz Hasan’ın musalaha yolu ile mühim bir fitneyi ortadan kaldırmasını tebrik etmek ile beraber Hz Fatıma’nın da mübarek zürriyetinin temizliğini ilan etmek hesabına mübarek hırkasını onların üzerine örterek layık oldukları şerefi bu şekilde göstermiştir.
"Evet çendân Hazret-i Ali (ra), halîfe-i bilhak idi. Fakat dökülen kanlar çok ehemmiyetli olduğundan, ümmet nazarında tebriesi ve berâeti, vazîfe-i risâlet hasebiyle ehemmiyetli olduğundan, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o sûretle onu tebrie ediyor. Onu tenkîd ve tahtie ve tadlîl eden Hâricîleri ve Emevîlerin mütecâviz tarafdârlarını, sükûta da‘vet ediyor. Evet Hâricîlerin ve Emevîlerin müfrit tarafdârları Hazret-i Ali (ra) hakkındaki tefrîtleri ve tadlîlleri ve Hazret-i Hüseyin’in (ra) gāyet fecî‘ ciğersûz hâdisesiyle Şîaların ifrâtları ve bid‘aları ve Şeyhayn’den teberrîleri, ehl-i İslâma pek çok zararlı düşmüştür."
İzah: Ayrıca Hz. Peygamberin (sav) mübarek hırkasını ehlinin üzerine örtmesi şöyle önemli bir hadisenin ucunu gösteriyor. Hz. Ali gerek ibadet gerek cesaret gerek ilim gerekse takvası ve idareciliği cihetiyle mümtaz bir şahsiyetti. Kendisinden önceki raşit halifelerin çok önemli bir muavini, yardımcısı hükmündeydi. Hatta diyebiliriz ki kendisinden önceki halifelerin zamanında ümmetin birlik ve dirliğinin merkezinde Hz. Ali’nin ehemmiyetli bir yeri vardı. Hilafeti haktı ve doğruydu. Bununla beraber o dökülen kanlar çok mühim olduğundan Hz Ali’nin bu dehşetli hadiseler içinde masumiyetinin ikrarı ve izahı ümmet nazarında çok ehemmiyetli idi.
Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, peygamberlik vazifesi cihetiyle Hz. Ali’nin o dehşetli hadiselerden masum ve fitnelerden beri olduğunu bu davranışıyla ifade etmiş ve ümmetine hak olan ciheti bir nevi göstermiştir. Ayrıca mübarek hırkasını ehlinin üzerine örtmesiyle Hz.Ali’yi tenkit eden hatalı gören ve dalalete uğramış nazarıyla bakan hariciler ve emevilerin tecavüzvârî hareket eden kısmını sakin olmaya davet etmiştir. Evet onların müfrit kısımları Hz. Ali’yi Hz. Peygamberin (sav) kıymetli bir aile ferdi olarak görmeyip adeta çok değersiz görerek tefrit edip dalalete düşmüşler. Diğer taraftan şialar Hz. Hüseyin’e karşı akıl almaz şekilde ciğer yakan elim hadise sebebiyle ifrat ederek bu olaylarda müsebbib olarak Hz Ebubekir ile Hz Ömer’i görüp onlardan beri durmuşlar, şahsiyet ve hilafetlerini hiçe saymışlar. Neticede ehl-i İslâma ciddi zarar vermişlerdir.
"İşte bu abâ ve duâ ile Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Ali’yi (ra) ve Hazret-i Hüseyin’i (ra) mes’ûliyetten ve ittihâmdan ve ümmetini onlar hakkında sû’-i zandan kurtardığı gibi, Hazret-i Hasan’ı (ra) yaptığı musâlaha ile ümmete ettiği iyiliğini, vazîfe-i risâlet noktasında tebrîk ediyor ve Hazret-i Fâtıma’nın (ra) zürriyeti ve nesl-i mübâreki, âlem-i İslâmda “Ehl-i Beyt” ünvanını alarak âlî bir şeref kazanacaklarını ve Hazret-i Fâtıma’nın (ra) zürriyetinin اِنّي اُعيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ لرَّجيمِ diyen Hazret-i Meryem’in (ra) vâlidesi gibi, zürriyetçe çok müşerref olacağını i‘lân ediyor."
İzah: Sonuç olarak Hz. Peygamber (sav), mübarek hırkası ve duası ile Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’i mesuliyetten, iftiradan ve ümmetini onlara karşı kötü düşüncelerden korumuştur. Hz. Hasan ise hakkından feragat edip anlaşma yaparak çıkması muhtemel kötü hadiselerin önünü keserek ümmet için yaptığı mükemmel iyiliğini peygamberlik cihetiyle tebrik etmiştir. Bununla beraber Hz. Fatıma’nın neslinin, aynı Meryem validemizin annesinin “Şübhesiz ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan sana sığındırırım” (Âl-i İmran, 36) demesi gibi çok şerefli bir nesil olacağını göstermiştir.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰي اٰلِهِ الطَّيِّبينَ الطَّاهِرينَ الْاَبْرَارِ
وَعَلٰي اَصْحَابِهِ الْمُجَاهِدينَ الْمُكْرَمينَ الْاَخْيَارِ اٰمينَ