Emirdağ Lahikası başlarında geçen ve Bediüzzaman Hazretlerinin, devrin Diyanet İşleri Başkanı olan Ahmet Hamdi Akseki'den talepleri neydi? Bu talepleri Ahmet Efendi yerine getirebilmiş midir?
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin en büyük arzularından biri, Ahmed Hüsrev Efendi’nin kalemiyle yazılan ve Kur’an’ın yazısındaki tevafuk mucizesini gözlere gösteren “Tevafuklu Kur’an’ı” bastırıp neşretmekti. Bunun için önceki dönemlerde teşebbüslerde bulunduğu gibi, Afyon Hapsi sonrasındaki son dönemlerinde de teşebbüslerde bulundu. Bir ara, zamanın Diyanet İşleri Başkanı ve eski âlim dostlarından Ahmed Hamdi Akseki’ye yazdığı bir mektupla, “Mâdem Nur Risaleleri medrese malıdır. Siz de medreselerin hem esası hem başları hem şâkirdlerisiniz; onlar, sizin hakiki malınızdır” diyerek kendisine hediye olarak gönderdiği bir takım Risale-i Nur’dan otuzar nüsha bastırıp müftülüklere göndermesini talep etti.
Hazret-i Üstad aynı mektupta, “Tevâfuklu Kur’ân’ımız, mümkünse fotoğraf matbaasıyla tab edilsin ki, tevâfukdaki lem’a-i i’câziye (mucize parıltısı) görünsün” ifadesiyle Tevafuklu Kur’an’ı basma işini de diyanetin yapmasını Ahmed Hamdi Akseki’ye teklif etti.
Bunun üzerine Diyanet Riyaseti, incelediği bu Tevafuklu Kur’an’ı çok beğendikleri gibi, o zaman İstanbul’da bulunan Diyanetin Mushafları Tetkik Heyeti’ne incelenmek üzere gönderdiler. Onlar da incelemelerini tamamlayıp gayet güzel görmüşlerdi. 1950’li yıllarda gerçekleşen bu faaliyetten Bediüzzaman Hazretleri bir mektubunda şöyle haber verir:
“Evet, şimdiki Hüsrev’in kalemiyle yazılan ve pek harika olan ve tevafuk cihetinde mucizatlı olan Kur’an’ımızın on beş seneden beri tab’ına çalışıyoruz. Ve fakat ekser Nurcular fakirü’l-hal olduğundan ve fotoğrafla tab’ı lazım geldiğinden ve yirmi beş bin banknot masraf lazım olmasından (şimdiye kadar basılamadı.) Hizb-i Kur’an’ımız mukaddeme olarak daha evvel, bu mucizeli Kur’an’ımızın bir müjdecisi olarak tab edildi.
İşte bu mucizeli Kur’an’ımızı, hem Diyanet Riyaseti tetkik etmiş, çok beğenmiş; hem İstanbul’daki fetva dairesindeki tetkik-i mesahif uleması (Mushafları tetkik âlimleri) gayet güzel görmüş, gayet güzelce tetkik edip musahhah (tashih edilmiş) olarak bize iade etmiş.
İnşâallah yakında bu Kur’ân’ımız basılarak, bir hediye-i Nûriye olarak Âlem-i İslâm’a neşredilecektir.”
Ahmed Hamdi Efendi gerek risalelerin neşrinde gerek Tevafuklu Kur’an’ın tab’ında samimi bir gayret gösterdiği halde, bu iki hayırlı işte de muvaffak olamamıştır.
Bu muvaffakiyetsizliğe sebep olan manilerin başında, devir Demokrat Parti iktidarı devri olmasına rağmen, devletin bütün kademelerini çok önceden doldurmuş olan önceki parti mensuplarının engellemeleri ciddi bir mâni teşkil etmiştir. O dönemde Halk partililerin dillerinde dolaşan ve Emirdağ Lâhikası’na Nur Talebeleri’nin lisanıyla giren şu tabir de bu durumu göstermektedir:
“Halk Partililerin ‘Saltanat Demokratlarda ise, hüküm ve icraat ve iktidar bizdedir’ diye olan iddia ve vehimlerinin bir numunesidir.”[1]
[1] Hayrat Vakfı İlmi Araştırma Heyeti, Bediüzzaman Said Nursi ve Hayru’l Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, Hayrat Neşriyat, Isparta 2014, c. 3, s. 1094-1095.