Barla Lahikasında yer alan 45 numaralı, Küçük Zühdü abiye ait mektupta bahsedilen bir risale için hem İcaz-ı Kuran tabiri kullanılmakta hem de 33 penceresi olduğundan bahsetmektedir. Burada kastedilen 33. Mektup mu yoksa 25. Söz müdür?
Bahsi geçen mektup şöyledir;
“Bugün istinsâha (el ile yazarak çoğaltmaya) muvaffak olduğum i‘câz-ı Kur’ânın (Kur’ân’ın Mucizeliği) bu bîçâre talebenize bahşetmiş olduğu nihâyetsiz füyûzât, mevte mahkûm ruhuma öyle bir tabîb-i hâzık (uzman doktor) ameliyatı yapmış ki, mübtelâ olduğum emrâz-ı kalbiyeyi (kalbi hastalıklar) tedâvi ve yeniden hayat bahşetmiş olduğundan, arz-ı minnetdârî (minnettarlığını bildirme) eylerim. Ve bu bî-nazîr (benzersiz) mücevherât mahzeninin (hazineler deposu) diğer renkli kapılarının da açılmasını âcizâne istirhâm eylerim.
Bu risâlenin otuz üç penceresinden ayrı ayrı lemeân (parlayan) eden nûrânî ziyâlar, kalb-i âcizâneme (aciz kalbim) feyyâz nûrlarıyla güller serpti. Daha birçok nûr risâlelerinin füyûzâtından hisseyâb (hissedar) olmasını bârigâh-ı ehadiyetten tazarru‘ ederim.”[1]
Anlaşıldığına göre iki paragrafta da 33. Mektup’tan/Pencereler Risalesi'nden bahsedilmektedir. Buna göre mektupta geçen “İ’caz-ı Kur’ân” tabiri ile 25. Söz kastedilmemiş, ıstılahî anlamı ile 33. Mektub'un kıymetine atıf yapılmıştır. Mektup sahibi, 33. Mektubu Kur’ân’ın tevhid hakkındaki mucizeliğini ortaya koyan bir eser olarak değerlendirmesinden dolayı bu terkibi kullanmıştır.
[1] Said Nursi, Barla Lahikası, Altınbaşak Neşriyat, Isparta 2020, s.37