RİSALE-İ NUR

28.07.2025

9

Lezzetli Yemekleri ve Güzel Meyveleri Allah Namına Sevmek Ne Demektir?

  1. 32. Söz’de bahsedilen; lezzetli tamları ve güzel meyveleri Allah namına sevmenin, O’nun güzel isimlerini sevmek demek olduğu söylenmekte. İlgili paragrafı kısaca izah eder misiniz?

* *

*** ***

01.08.2025 tarihinde sordu.

Cevap

“Ta‘dâd ettiğin sevdiklerini sevme!” demiyoruz, belki “Onları Cenâb-ı Hakk’ın hesabına ve onun muhabbeti nâmına sev!” deriz. Meselâ, lezîz taâmları, güzel meyveleri Cenâb-ı Hakk’ın ihsânı ve o Rahmân-ı Rahîm’in in‘âmı cihetinde sevmek, Rahmân ve Mün‘im isimlerini sevmektir. Hem ma‘nevî bir şükürdür. Şu muhabbet, yalnız nefis hesabına olmadığını ve Rahmân nâmına olduğunu gösteren, meşrû‘ dâiresinde kanâatkârâne kazanmak ve mütefekkirâne, müteşekkirâne yemektir.[1]

Bediüzzaman Hazretleri bu kısımda, dünyadaki nimetleri, insanları, lezzetli şeyleri vb. her şeyi Cenâb-ı Hakk’ın hesabına ve onun muhabbeti nâmına sevmek gerektiğine işaret ediyor. Bir şeyi sadece nefsin (benliğin) arzusu için değil, Allah’ın ihsanı olduğu için sevmek gerekir. Bu durumda sevgi, dünyevî değil, uhrevî ve manevî olur.

Meselâ, lezzetli yiyecekleri, güzel meyveleri Cenâb-ı Hakk’ın ihsânı ve o Rahmân-ı Rahîm’in bizlere ikram etmesi cihetinde sevmek, Rahmân ve Mün‘im isimlerini sevmektir. Yani nimetlere duyulan sevgi doğrudan Allah’a bağlanıyor. Bir elmayı sadece tadı için değil, Allah’ın lütfu olduğu için, Rabbimizin bize özel bir ikramı olarak seversek, bu niyet bizi Allah’ın isimlerine yaklaştırır. Bu sevgi bizi Allah’a götürür. Bu şekilde sevmek aynı zamanda manevî bir şükürdür. Yani sadece dilimizle "Elhamdülillah" demek değil, kalbimizle ve fikirlerimizle de Allah’a şükretmiş oluruz.

Bu muhabbetin (sevginin), sadece nefsimizin zevki için değil, Allah’ın adıyla olduğunu gösteren şey; o nimeti helal yoldan kanaatkâr bir şekilde kazanmak, sonra da düşünerek, tefekkür ederek ve şükrederek yemektir. Yani helal yoldan kazanılacak, kazanca kanaat edilecek, o nimetleri yerken Allah’tan geldiğini düşünerek yenilecek (bu nimet nasıl yaratıldı, kim gönderdi, ne güzel rızık!), ve sonunda o nimetleri veren Allah’a şükredilecek. İşte bu şekilde yemek, o nimeti Rahmân’ın bir hediyesi olarak sevdiğimizi gösterir. Yani sevgimizi, Allah’a yönlendirmiş oluruz.

Bu Yiyecekleri Sevmek Nasıl Allah’ın İsimlerini Sevmek Olur?

Bediüzzaman Hazretleri bir meyveyi yalnızca tadı için değil, onu veren Zât’ın ikramı olarak seversen, aslında o Zât’ın isimlerini sevmiş olursun diyerek bizlere tefekkür kapısını açmaktadır. Yani Hz. Üstad; elmayı seviyorsan, onun tadını yaratanı seviyorsun. O tatla seni sevindiren Rabbini düşünüyorsun. Bu nimet, sana Allah’ın rahmetini ve ikram edici (mün‘im) oluşunu hatırlatıyor. Bu durumda o meyve Allah’a açılan bir kapı olur, senin sevgin de “manevi şükür” olur. O zaman o sevgi imanın bir yansıması olur, kalbi Allah’a yöneltir, şükür ve tefekküre vesile olur, demektedir.

Burada manevi şükür üç kademeli olarak anlatılmış.

1. İkramı görmek: Nimetin farkına varmak (farkındalık).

2. İkram edeni tanımak: Nimetin Allah’tan geldiğini idrak etmek.

3. Ona karşı kalben teşekkür etmek: Minnet duymak, ibadetle karşılık vermek.

Bu üçü beraber gerçekleşirse, manevî şükür tamamlanmış olur. Böylece bir üzüm tanesini düşünmek, bin sayfalık bir kitap kadar tefekkür dersi verebilir.


[1] Bediüzzaman Said-i Nursi, Sözler Mecmuası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.307


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız