18. Lema’nın baş kısmını cümle cümle izah eder misiniz?
ON SEKİZİNCİ LEM‘A
Birinci Kerâmet-i Aleviye
Risalenin kimliği: Hazret-i Ali Efendimizin büyük bir kerametinden bahseden bu risale, 1934 senesinde Isparta’da telif edilmiştir. Lem’alar eserine ait bir risale olmasına rağmen konusu ve Üstadın gözündeki değeri münasebetiyle Sikke-i Tasdik-i Gaybî Mecmuası’na dahil edilmiştir.
Bu risale, Hazret-i Ali Efendimizin Allah’ın izniyle Risale-i Nur davasından, Bediüzzaman Hazretlerinden ve Nur Talebelerinden haber verdiği birinci büyük kerametidir. (28. Lem’a ikinci kerameti, 8. Şuâ Risalesi ise üçüncü kerametidir).
İmam Ali (ra) bu büyük kerametinde, İslâm Dünyası’nın başına gelecek iki büyük fitne devrini asırlar öncesinden haber vermektedir. Kendi halifeliği devrinde Kûfe’deyken yazdığı ‘Ercûze’ namındaki bir kasidesinde bu iki haberi açık açık anlatmaktadır. Bu risalede ise, Hazret-i Ali Efendimizin bu kasidesinden, gelecekle alakalı kerametli haberlerinin ebced hesabına[1] göre izahı yapılmaktadır. Risale-i Nur davasının temel gayelerinden birisi olan "Kur’ân hattını ve yazısını muhafaza hizmetinin" esasları bu risalede izah edilmektedir. Bu risale; Hazret-i Ali Efendimizin ‘harf inkilabından’ tarihiyle ve tatbik şekliyle haber verip Kur’ân’ın hattını ve hakikatlerini korumaya ve yaymaya çalışan Risale-i Nur Talebelerinden övgüyle bahsettiği meşhur risaledir.
Hazret-i Ali Efendimizin ‘Ercüze’ isimli kasidesindeki Hz. Üstad’a ve Nur Talebelerine bakan müjdeli mana ve işaretlerin bir kısmını bizzat Bediüzzaman Hazretleri bir kısmını da Risale-i Nur talebeleri çıkartmışlardır. Gayba dair bu çıkarımları yapan talebelerin isimleri, bu risalenin sonunda yer almaktadır.
Cây-ı dikkat: Şu acîb Lem‘anın ehemmiyeti üç noktadan geliyor: Birincisi ve en mühimi: Gizli kalmış, gaybî mühim bir mu‘cize-i Ahmediyeyi (asm) cevâmiü’l-kelim (Hâşiye) nev‘inden iki cümleden ibâret bir hadîs-i şerîf, iki sahîfe kadar hakāik-i târîhiyeyi ve iki devlet-i azîme-i İslâmiyenin hâtimelerini ifade ediyor.
Dikkat edilecek nokta: Hayret verici ve şaşırtıcı derecede harika olan şu On Sekizinci Lem’a’nın ehemmiyet ve önemi üç noktadan ileri gelmektedir.
Birincisi ve en mühimi: Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) gizli kalmış gayba dair bir mucizesi bu risalede açıklığa kavuşmaktadır. Zira Sevgili Peygamberimiz (sav) ‘cevâmiü’l-kelim’[2] olarak yani az sözle çok anlamları ifade ederek iki cümleden oluşan bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuş: “Eğer ümmetim istikamet üzere olursa onlar için bir gün vardır. Aksi halde yarım gün vardır.”[3] Bu hadis-i şerifinde kendisinden asırlar sonra meydana gelecek olan iki büyük İslâm devletinin yani Abbasi ve Osmanlı Devletlerinin yıkılışlarını ve daha başka hadiseleri mucize olarak haber vermektedir. Hz. Peygamberin (sav) bu gelecek asırlara bakan mucizesi tam anlaşılamayıp farklı yorumlanmış ve mühim bir mucizesi gizli kalmıştır. Bu risalenin son kısmındaki iki sayfada bu hadis-i şerifin detaylı izahı yapılarak Sevgili Peygamberimizin (sav) gayba dair bu mucizesi izah edilmektedir.
İkincisi: Kerâmât-ı evliyâ hak olduğuna kat‘î bir burhân gösteren Hazret-i Alî radıyallâhü anhın, latin hurûfunun kabûlünü tam tarihiyle ve tarz-ı tatbîkini iki kelime ile göstermesidir.
İkincisi: Allah dostu evliyaların gösterdiği kerametleri kabul etmeyip inkâr eden kişilere/gruplara karşı kerametin hak olduğuna dair kesin bir delil gösteren Hazret-i Ali Efendimiz, Kur’ân harflerinin yasaklanıp Latin harflerinin kabul edilişini tam tarihiyle ve uygulanış tarzıyla iki cümle ile bildirmesidir.
Üçüncüsü: Risâle-i Nûr şâkirdlerine ve nâşirlerine karşı Hazret-i Alî radıyallâhü anhın irşâdkârâne ve teveccühkârâne bakması ve işaret etmesidir.[4]
Üçüncüsü: Bu asırda her türlü baskı ve engellemelere rağmen Kur’ân yazısını ve hakikatlerini korumayı kendilerine vazife bilen ve bu uğurda gayret eden Risale-i Nur Talebeleriyle Hazret-i Ali Efendimizin özel ilgilenmesi, onlara doğru yolu gösterip onlardan övgüyle bahsetmesi ve onlara işaret etmesidir.
Hâşiye: Mu‘cizât-ı Ahmediye’ye (asm) dâir olan On Dokuzuncu Mektub’un cüz’-ü evvelinde zikredilen hadsiz ihbârât-ı gaybiye-i Ahmediye (asm) nev‘inden seksen mu‘cize-i gaybiye-i Ahmediye, (asm) bununla seksen bir olur.
Dipnot: Zülfikar Mecmuası’nda bulunan Sevgili Peygamberimizin (sav) gösterdiği üç yüzden fazla mucizesinin izah edildiği 19. Mektub’un ilk kısmında Allah’ın bildirmesiyle Hz. Peygamberin (sav) gayba dair verdiği haberlerin aynen meydana gelişi anlatılmaktadır. 19. Mektub’da Resûl-ü Ekrem Efendimizin gayba dair mucizelerinden seksen tanesi izah edilmiş olup bu risalede açıklanan mucizesi ile bu sayı seksen bir olmaktadır.
[1] Ebced hesabı; “Arap alfabesinin ilk tertibi; harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi” şeklinde tarif edilmektedir. Yani harflerin aritmetik değerleriyle mana ifade etmesidir. (ا) Elif 1, (ب) Be 2, (م) Mim 40, (ص) Sad 90, (خ)Hı 600 gibi. Herkes bu rakamlara dayanarak yapılan hesapların sağlamasını yapabilir. Fakat bu ilim manevi ilimlerden olduğu için herkesin bununla neticeye ulaşması mümkün değildir.
[1] Ebced hesabına göre ‘Elif’ harfinin rakamsal değeri, birdir. Bununla beraber Arapçada elif harfinin yazılışı ile 1000 manasındaki ‘Elfün’ kelimesinin yazılışı aynıdır. Böyle olduğundan bazen ebced ilminin inceliklerinden birisi olarak o tek fark olan ‘elif’, bin manasındaki ‘elfün’ olarak kabul edilerek çıkan rakamın baş kısmına yazılır. Bu tür gaybdan gelen işaretlerden çıkarımlar yapılırken (الف): Elif/Elfün eşleşmesi sıklıkla yapılmaktadır. Bu da bu ilmin inceliklerinden birisidir.
[2] Cevâmiü’l-kelim: “Toplayıp bir araya getiren” anlamındaki câmi‘ ile “söz” anlamındaki kelimenin çoğul şekillerinden meydana gelen bu tamlama daha çok veciz sözleri ifade etmekle beraber hadis ilminde Hz. Peygamberin (sav) az sözle çok mâna ifade etme özelliğini belirtmekte ve az da olsa câmiu’l-kelâm ve câmiu’l-kelim şekillerinde de kullanılmaktadır. Hz. Peygamber (sav), diğer peygamberlerden farklı olarak sadece kendisine verilen özellikleri saydığı bir hadiste “Ben cevâmiu’l-kelim ile gönderildim” (Buhârî, “Cihâd”); “Bana cevâmiu’l-kelim verildi” (Müslim, “Mesâcid”, 5, 7-8.) demektedir. Başta İbn Şihâb ez-Zührî olmak üzere birçok âlim cevâmiu’l-kelimi hadis olarak anlamışlardır. Buna göre Hz. Peygamber (sav) kendisine verilen fesahat ve belâgat kabiliyetleri sayesinde manaların derinliğine kolaylıkla nüfuz edebilmekte, daha önce gelen ilâhî kitaplardaki uzun bahisleri ve kendisine ilham edilen konuları hikmetli sözlerle kısaca ortaya koyabilmektedir. Zira onun sözleri vahyin nuru ile aydınlanan bir gönülden kaynaklanmakta, bu husus sözlerinin zengin muhtevasından da anlaşılmaktadır. Meselâ, “Ameller niyetlere göre değerlenir” hadisini Abdurrahman b. Mehdî, İmam Şâfiî, Ali b. Medînî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Dârekutnî gibi muhaddislerden bazıları İslâmiyet’in üçte birinin, bir kısmı da dörtte birinin özeti niteliğinde kabul etmişlerdir.
Cevâmiu’l-kelim niteliğine sahip pek çok hadisten birkaçı şunlardır: “Sana şüpheli geleni bırak, şüphe vermeyene bak!” (Buhârî, “Büyûʿ”, 3). “Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iyi mümin olamaz” (Buhârî, “Îmân”). “Dünyaya iltifat etme ki Allah seni sevsin; insanların eline bakma ki halk seni sevsin” (İbn Mâce, “Zühd”, 1). “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol!” (Müslim, “Îmân”, 62). Abdullah b. Mes‘ûd namaz kılarken tahiyyatta ne okuyacaklarını bilemediklerini, bunun üzerine Hz. Peygamberin (sav) kendilerine cevâmiu’l-kelim olan “et-tahiyyâtü” duasını öğrettiğini söylemektedir (Nesâî, “Taṭbîḳ”, 100). (TDV)
[3] Ebû Dâvud, Melâhim: 18; Müsned, 1:170, 4:193.
[4] Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.132