10. Hüccet-i İmaniye'nin (20. Mektub'un 1. Makamı) 7. Kelimesini izah eder misiniz?
“Yedinci Kelime: وَ يُمٖيتُ Yani, mevti veren odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzad eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:
Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır.”
Yani, mevti veren odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzad eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır.
Mevt, ölüm demektir.
Ölümü veren Allah’tır. Zahiren çok korkunç görünen ölümün, hakikatte mümin kullar için çok güzel yönleri vardır. Bunlar;
Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır.
Ölümde bizim için çok büyük müjdeler vardır. Ölüm sanıldığı gibi; bir son, bir yok oluş, bir belirsizlik, lezzetlerin acılaştıran bir vesile, sevdiklerimizden ve sahip olduklarımızdan sonsuz bir ayrılık, bir yokluk, rastgele meydana gelen bir olay, kimin tarafından gönderildiği belli olmayan bir musibet değildir.
Güzel bir sümbül isteyen bir kişi sümbülün tohumunu, çürüyeceğini bile bile toprağın altına atar. Çürümesine müsaade eder, ta ki tohumu delip onun çürümesine neden olan filiz hayat bulabilsin. Tohumun ölümü demek tohumdan daha güzel bir sümbülün hayatının başlangıcı demektir. Elbette yeraltına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yeraltına giren bir insan da âlem-i berzahta, elbette bir hayat-ı bâkiye sümbülü verecek. Haşir sabahıyla daha güzel ve dâimî bir hayata başlangıç yapacak inşallah. [1]
Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır.
Sonsuz bir hayat olan ebedi hayatımıza, Hz Âdem babamızın memleketi olan, asıl memleketimiz olan Cennete gitmeye bir vesiledir ölüm.
Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.
Ölüm bizi asıl vatanımız olan âhirete kavuşturan ve başta Allah Resûlü olmak üzere sevdiklerimizin çoğuna ulaştıran bir kapıdır. Elbette böyle bir kapıdan ürkerek değil, gülerek girmek gerekir.
Bunlardan daha da önemlisi Yâr-ı Bâki’ye kavuşmanın adıdır ölüm. Ölümün bu güzelliklerini anlayan Hazret-i Mevlana gibi İslâm büyükleri ölümden ürkmek şöyle dursun, ölüm gecesini düğün gecesi bilmişler. Asıl sevgiliye kavuşma olduğundandır ki ölümü bayram bilip, yüzüne gülmüşlerdir. Sevgili Peygamberimiz de ölümün bu güzelliğinden dolayı, yani her şeyden daha güzel olan Allah’a kavuşma olduğundan dolayı ölümü tercih etmiştir. “Ölüm güzel şey; budur perde altından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” [2]
Son olarak, ölümün bu ve benzeri daha sayamadığımız nice güzellikleri var. Fakat dikkat edilmesi gereken bir husus var. O da şudur ki; ölümün bu güzelliği kişinin hayatının, yaşantısının İslâmî açıdan güzelliği ile doğru orantılıdır. Güzel bir yaşam güzel bir sonu netice verecektir. Kişi nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse öyle diriltilir. Rabbimiz, hayatı ve yaşantısı güzel olup yine güzel bir ölümle hayatına hâtime (son) verenlerden eylesin… Âmin
[1] Birinci Mektup
[2] Necip Fazıl Kısakürek