Soru

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!”

Bu hadisi nasıl anlamak gerekir? Günahkar veya salih kul, kâfir veya Müslüman her insan nasıl yaşarsa kesinlikle aynı şekilde mi ölecek anlamında? Yoksa çoğunlukla mı demek? Bu hadise göre, ömrünün sonunda Müslüman olan veya dinden çıkan insanların durumunu nasıl anlamak gerekir? 

Tarih: 6.05.2025 01:10:49

Cevap

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” [1]

Bu hadis ve benzeri sözler, kesin bu şekilde olur anlamında değil, çoğunlukla gözlemlenen bir hayat kuralı olarak böyledir denilmek istenmektedir. Ölüm kimsenin kaçamayacağı bir gerçektir. Her canlı ölümü tadacaktır, hiçbir kimseyi ölüm teğet geçmeyecektir. Bu bakımdan kimin nerede ne zaman öleceği belli değildir. Ölüm her an gelebilir. Peygamberimiz (sav) de müminleri daima hazırlıklı tutmak, gafil avlanmamak, ibadete yönlendirmek istemiştir. Bu kesin bir kural ve kâide değildir.

Hadislerin ihtiva ettiği mananın istisnai durumları olabilir. Nitekim bir kimse uzun süre günah ve gaflet içinde yaşayıp son anda tövbe edebilir. Bizim Rabbimizin rahmetini ve yazdığı kaderini sınırlandırmamız mümkün değildir. Nitekim “De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kul­la­rım! Al­lah’ın rah­me­tin­den ümî­di­ni­zi kes­me­yi­n! Çünkü Al­lah, bü­tün gü­nah­la­rı bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”[2] Ve “Evlatlarım! Haydi gidin! Yûsuf ve kardeşini arayıp bulmaya çalışın. Sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” dedi.[3] Bu iki âyette de görüldüğü gibi kul için her zaman Allah’ın rahmetinin kapısı açıktır. Yeter ki samimi bir tövbe ile o kapıyı çalmış olsun.

Bunun aksine hayatını imanla, istikametle geçirmiş biri, nihayette istikametten sapabilir ve son nefesinde ahiretini de kaybedebilir. Bunun hiçbir zaman garantisi yoktur. Nitekim bir gün Hz. Ömer, bir evin önünden geçerken, hâne sâhibinin, evin dışına taşacak kadar yüksek bir sesle Tûr sûresini okuduğunu işitti. Adam; “Rabbinin azâbı hiç şüphesiz vukû bulacaktır, onu defedecek hiçbir şey de yoktur.” [4] Ayet-i kerimesine gelince, Hz. Ömer bineğinden indi, bir müddet duvara yaslanarak dinledi. Sonra bu âyetin îkâzındaki şiddetin tesiriyle evinde bir müddet hasta yattı.[5]

Yine Hz. Ömer “Gökten gelen bir ses; Ey insanlar! Sadece bir kişi Cehennem’e girecek, dese, acabâ o kimse ben miyim diye korkarım. Ey insanlar! Sadece bir kişi Cennet’e girecek dese, o zaman da acabâ o kişi ben miyim diye ümîd ederim.”[6] Dedi. Bu gibi hadiseler gösteriyor ki insanın bu dünyada son nefesine kadar asla bir garantisi yoktur. Sahabeler hayatlarında cennet ile müjdelenmelerine rağmen daima havf ve reca arasında bir makamda durmuşlardır.

Özetle; hadislerde ifade edilen manalar, insanların hem hayatlarında hem de ömürlerinin sonunda, son nefeslerinde teyakkuzda olmalarını ifade etmek, dâima Allah’a ibadet, tâat ve zikirde bulunmak gibi hasletlere teşvik ve sakındırma içindir. Ekseriyet itibariyle hayatlarını istikamette geçirenler Allah’ın rahmetiyle son nefeslerinde de imanla kabre girecek, hayatlarını sefahatle geçirenler tövbe etmedikleri takdirde onlara yaraşır bir ölüm ve dirilmeye maruz kalacaklardır. Yoksa kesin, mutlak ve kaçınılmaz bir hüküm değil, genel bir hakikati ve uyarıyı, istikamet ve sebatın önemini vurgulamaktır.


[1] Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663; Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332, 7/375, 8/431

[2] Zümer, 53

[3] Yusuf, 87

[4] Tûr, 7-8

[5] İbn-i Receb el-Hanbelî, et-Tahvîf mine’n-Nâr, Dımaşk 1979, s. 30.

[6] İbn-i Receb el-Hanbelî, et-Tahvîf mine’n-Nâr, Dımaşk 1979, s. 15.


Yorum Yap

Yorumlar