Tahkîkî iman, araştırmalara ve elde edilen sağlam delillere ikna olmaya dayanan kuvvetli ve sarsılmaz bir inanç demektir.
Tahkîkî imanı elde etmek için;
1- Tahkiki imana ne kadar ihtiyacımız olduğunu iyice anlamak, yani dünya ve ahret saadetimiz için bunun ne kadar elzem olduğunu bilmek lazımdır.
2- Ölümü çokça düşünmek ve son nefeste imansız gitmekten kurtuluşun tek garantisinin iman-ı tahkiki sahibi olmak olduğunu bilmek gerekir. Bu mevzuyu Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle anlatır:
“İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça (iman kuvvetlendikçe) daha selbedilmiyeceğine (alınmayacağına) ehl-i keşf ve tahkik (kalb gözü açık büyük âlimler) hükmetmişler. Demişler ki: "Sekerat vaktinde (can çekişirken) şeytan, vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi îman-ı tahkîkî ise, yalnız akılda durmuyor, belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letâife (duygulara) sirayet ediyor (yayılıyor), kökleşiyor ki; şeytanın eli o yerlere yetişemiyor, öylelerin îmanı zevalden (kaybolmaktan) mahfuz kalıyor (korunuyor).” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî)
3- İmanının gereği gibi yaşamak; yani farzları işlemek, kebâir denen büyük günahları terk etmek lazımdır. Hz. Üstad der ki, “Bu zamanda ferâizi (farzları) işleyen, kebâiri (büyük günahları) terk eden kurtulur.”
Hem ibadet, hususan namaz, günde beş defa iman ettiğimiz hakikatleri bize hatırlatıp kalbimizde iyice yerleşmesine vesile olur. Üstad, İşaratül İ’caz’da buna şöyle işaret eder:
“Akaidî (inanca dair) ve imanî hükümleri kavî (kuvvetli) ve sabit kılmakla meleke haline getiren (ruha yerleştiren) ancak ibadettir.”
4- Allah’ın kitabını bolca okumak ve anlamaya çalışmaktır. Çünkü Kur’an ayetleri, imanı kuvvetlendirecek deliller ve derslerle doludur. Allah’ın her şeyi nasıl yarattığı, peygamberleri neden görevlendirdiği, meleklerin vazifeleri ve ahret hayatı gibi bütün iman hakikatleri, Kur’an’da bolca ve ikna edici izahlarla işlenir.
5- Kur’an’ın imana dair ayetlerini daha iyi anlayabilmek için o âyetlerin tefsirlerinden istifade etmek lazımdır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin yazdığı Risâle-i Nur Külliyatı, imanî ayetleri tefsir eden, asrımız insanlarının anlayabileceği ve şüphelerini tedavi edebilecek bir mâhiyette yazılmış olan hârika mânevî bir Kur’an tefsiridir. Böyle iman derslerini tekrar tekrar ve anlayarak okumak imanın kuvvetlenmesi için büyük bir fayda sağlar. İman derslerinin başka meseleler gibi bir iki kez okumakla ihtiyacın sona ermeyeceğini Üstad şöyle ifade eder:
“(Ahireti isbat eden) Onuncu Söz'ün kıymeti tamamıyla takdir edilmemiş. Ben kendi kendime hususî, belki elli defa mütalaa etmişim ve her defasında bir zevk almışım ve okumaya ihtiyaç hissetmişim. Böyle bir risaleyi bazıları bir defa okuyup, sair ilmî risaleler (kitaplar) gibi yeter der, bırakır. Hâlbuki bu risale ulûm-u imaniyedendir (iman ilimlerindendir). Her gün ekmeğe muhtaç olduğumuz gibi, o nevi' ilme her vakit ihtiyaç var.” (Barla Lâhikası)
6- Kur’an ve tefsirlerinden aldığımız bu iman derslerini tefekkür etmek (iyice düşünmek) için, sık aralıklarla etrafımızdaki yaratılmış Allah’ın canlı cansız sanat eserlerini ibretle düşünmek. Onlarda görünen ilâhî sanatları ve üzerlerinde manaları görünen Allah’ın isim ve sıfatlarını tefekkür etmek ve bunu bir meleke ve alışkanlık hâline getirmek.
7- Bütün bu saydıklarımızı başarabilmek için bu konuda da ihlâslı olmak. Çünkü yine Hz. Üstadın ifadesiyle, ihlâs insanı maksadına ulaştıran en kerametli bir vesiledir.
Cenâb-ı Allah cümlemize, tahkikî imana ihlâsla çalışmayı, elde etmeyi ve dünyadan imân-ı kâmil ile göçmeyi nasib eylesin.