Sorular

İşte Sure-i Yâsin'in hurufatı hesab edilse, Kur'an-ı Hakîm'in mecmu-u hurufatına nisbet edilse ve on defa muzaaf olması nazara alınsa şöyle bir netice çıkar ki: Yâsin-i Şerif'in herbir harfi takriben beşyüze yakın sevabı vardır. Yani o kadar hasene sayılabilir. (24.söz 3.dal 9.asıl) Bu kısmı matematiksel hesap olarak nasıl olduğunu izah eder misiniz?
Altıncı hüccette geçen, "Bir fende veya bir sanatta iki ehl-i ihtisas binler başkalardan müreccahtır ve ihbarda iki müsbit binler nafilere tercih edilir" cümleleri her hangi bir hüküm mü kaide mi? Kaideyse nerede yazıyor?
Gıybet hakkında bir kaç şey sormak istiyorum.  1. Bir yörenin köyün vs şivesini hoşumuza gittiği için (alay almak için değil) taklit etmek gıybet olur mu? 2. Bir kişinin başından geçen bir olayı ibret almak veya gülmek için anlatmak gıybet olur mu? 3. Bazı meclislerde tanıdığımız olsun tanımadığımız olsun kişiler hakkında isim vermeden konuşuluyor. Bu gıybet olur mu?
Diyorlar ki, "hepimiz ademin çocuklarıyız". O halde bütün insanlar kardeş olmuyor mu? herkes kardeşiyle evlenmiş olmuyor mu? Bunu bir izah eder misiniz?
Ölen bir kişinin yerine Kurban kesiliyor ise.. Acaba aynı şekilde ölen kişinin yerine de namaz kılınabilir mi ? Mesella Ali'nin babası vefat etmiş. Ali babasının hayrına kurban kestiği gibi.. Acaba aynı şekilde de babasının kaza namazlarını kendisi babasının yerine kazaya niyet ederek namaz kılabilir mi?
Tabiat risalesinde geçen birinci yolun üçüncü muhalini detaylı bir şekilde tahlil edebilir misiniz?
Deprem gibi afetler neden günahkar kafir memleketlerde değil de genellikle Müslüman memleketlerde oluyor?
Kainatın yaratılışı kusursuz mudur? Öyle ise mahlukatta zahiren noksan olarak görülen şeylerin hikmeti nedir? 
Yokluk nedir?
"İmtihân ve tecrübe zamanları bittikten sonra, fenâ insanlar وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ hitâbıyla, yani “Ey mücrimler, bir tarafa çekiliniz!” diye olan tüyler ürpertici, sâikavârî, şiddetli emr-i İlâhî’ye ma‘rûz kalacakları gibi; iyi insanlar da فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ hitâbıyla, “Dâimî kalmak üzere cennete giriniz!” diye olan Cenâb-ı Hakk’ın mün‘imâne, şefîkāne, lütufkârâne e